LOUIS ARAGON: MANON LESCAUT YERİNE CEMİLE’Yİ OKUYORUM


LOUIS ARAGON: MANON LESCAUT YERİNE CEMİLE’Yİ OKUYORUM

Prof. Dr. V. Doğan Günay

=========
Not:
Bu yazı için daha ayrıntılı bilgiler için şu kaynaklara bakabilirsiniz:
Göstergebilim: https://www.tdk.com.tr/Bir-Yazinsal-Gostergebilim-Okumasi-Kuyucakli-Yusuf_60284.html
Metinbilim, anlatıbilim: https://www.tdk.com.tr/Metin-Bilgisi.html
Kültürbilim: https://www.tdk.com.tr/Kulturbilime-Giris_43061.html
====



Prof. Dr. V. Doğan Günay

Giriş
Bir yazıda okudum. Cengiz Aytmatov'un Cemile diye bir romanı varmış. Batı dünyasında ses getirmiş. Ben bugüne değin Aytmatov’un böyle bir romanını duymamışım. “Herhalde yanlış yazdılar. Orhan Kemal'in Cemile romanı ile karıştırdılar” diye düşündüm. Biraz araştırınca gerçekten böyle bir romanın olduğunu öğrendim (ne kadar da cahilim!). Bu kitabın yeni baskısı o anda bulamadım. İstanbul'da bir sahafta 1965 yılında Hür Yayınları’nda çıkmış bir baskısını buldum. Getirttim ve okudum. Çok küçük boyuttaki bir roman. Tümü 104 sayfa.
Serüven bundan sonra başlıyor. Şerif Hulusi adlı çevirmen bu kitabı Fransızcadan Türkçeye çevirir. Yani Rusçadan Fransızcaya, Fransızcadan Türkçeye biçiminde bir çeviri serüveni var.
Fransa’da basılan Fransızca çevirinin başına ünlü Fransız ozan Louis Aragon uzunca bir önsöz yazar. Hani doğuyu biraz da kibirli bakan Batının o ukala tavrını bu önsözde göremiyorsunuz. Çok içten ve bir Kırgız romanını Batı yazınıyla karşılaştıran bir önsöz okuyorsunuz.

Aragon’un yazdığı önsöz gerçekten çarpıcı:
"Bu anlatı bence dünyanın en güzel anlatısıdır (…) İşte şimdi şurada, Villon'un, Hugo'nun, Baudelaire'in Paris'i, kralların ve devrimlerin Paris'i, ressamların yüzyıllık Paris'i olmakla övünen; her taşı ya bir tarih ya bir söylence anımsatan şu Paris'te, her şarkıda söylendiği gibi, öyle çok aşk yaşanmış ki, hangisini alacağımı bilemiyorum. Her şeyi görmüş geçirmiş, okumuş şu Paris'te Werther, Bérénice, Antoine ve Kleopatra, Manon Lescaut, Duygusal Eğitim, Dominique hepsi birdenbire gözümden düşüverdi. Çünkü ben Cemile'yi okudum. Roméo ve Juliette, Paolo ve Francesca, Hernani ve Dona Sol, artık bunların hiçbiri gözümde değil”[1].
Böyle diyor Aragon. Küçücük bir romanı Fransız yazının ünlü romanları ile karşılaştırıyor. Doğru mu? Bunu okuyucuya bırakalım.

Nasıl bir Kurmaca Yapı?
Cengiz Aytmatov’un Cemile romanı nasıl bir anlatıdır? Aytmatov’un 30 yaşında yazdığı bir roman. Bir bakıma ilk yazarlık dönemiyle ilgili bir anlatı. Yazıldığı bölgenin sorunlarını ele alan bir roman. Uzun süren askerlik, zor koşullarda yaşayan asker anneleri, eşleri romanın konusudur denilebilir. Bir bakıma “yazar çağından sorumludur, çağının ve içinde yaşadığı toplumun sorunlarına karşı duyarlı olmak zorundadır”[2] sözü geçerlidir.
Romanda çok az sayıda anlatı kişisi var. Öncelikle kahraman anlatıcı durumundaki çocuk anlatıcı Seyit var. Savaş dönemi olduğundan köylerde erkekler çok azdır. Çocuk Seyit, ailenin önemli bir yardımcısıdır. Askere erzak taşımada erkek olmadığından asker karılarından yardım istenir. Cemile de bu nedenle anlatının merkezine yerleşmiştir. Seyit de hem bir anlatıcı, hem Cemile’nin koruyucusu, hem de ressam olmak isteyen, idealleri olan bir çocuktur.
Seyit’in abisi Sadık askere gitmiştir. Anlatı boyunca zaman zaman varlığı belirtilir ama anlatıda son birkaç sayfada görülür.
Aslın kahraman Sadık’ın anlatı başlamadan 3-4 ay önce evlendiği ve anlatı boyunca tüm varlığı ile anlatıyı kapsayan Cemile var. Güçlü kuvvetli, karayağız bir kız olan Cemile, Bakair adlı bir dağ köyündeki bir adamın kızıdır[3]. Bu açıdan tarımla, doğa ile savaşmayı bilmektedir. Sadıkla dağlarda karşılaşıp tanışır ve bu tanışmanın sonu evliliğe varır. “Bazıları da bunların sevişerek evlendiklerini söylerler. İster öyle olsun, ister böyle olsun, topu topu dört ay birlikte yaşayabilmişlerdi. Tam o sırada savaş başlamış, Sadık’ı askere almışlardı”[4]. Anlatı da bu askere alınmadan sonra başlar.
Anlatıdan önce
Anlatının ilk kısmı
Anlatının sonlarına doğru
Sonlanması
Sadık ile Cemile tanışır, evlenir ve evlilikten dört ay sonra Sadık askere gider
Sadık askerde, Cemile kocasının evindedir. Evdeki her işe koşmaktadır
Cemile’nin aklı karışmaya başlar ve Daniyar’a gönlünü kaptırır. Kurkureu vadisindeki köylerinden ayrılırlar ve izlerini kaybettirirler.
Sadık askerden gelmiştir. Karısını bulamaz. Deliye dönmüştür. Bulsa her ikisini de öldürecektir. Seyit ise önceden beri planladığı ressam olmak için hazırlıklar yapar.
O bölgedeki askeri işlerden sorumlu Onbaşı Orozmat adlı bir asker var. Bu kişi bölgeden toplanan tahılların tren istasyonuna götürülmesini sağlamaktadır. Orozmat’ın bir bacağı sakattır ve baston kullanmaktadır. Anlatıcı Seyit bu askeri bir gün evlerinin önünde annesi ile konuşurken görür. Orozmat gelini Cemile’yi tahılları taşımada yardımcı olmasını ister. Annesi de bu isteği kabul etmez. Sonra Seyit annesinin yanına gelince, Seyit de Cemile’yi kollaması için yanında gitmesini ister. Böylece askerin bu isteği kabul edilmiş olur.
Anne gelini ve kendi ailesi için açık olan iki evde de kendi kültürel değerlerini yansıtmaya özen gösterir. “Herhangi bir toplumdaki temel kurumlar, üye olan bireylerin yaşamlarının ötesinde bir işlevi ve anlamı vardır. Bu kurumlar yeni üyelerin etkin katılımı ve toplumsallaşması yoluyla süreklilik sağlarlar”[5]. Ailelerin toplumsal değerleri koruma ve sürdürmede önemli yeri olduğu açıktır.
Bir başka kahraman ise hasta olduğu için askerlikten gönderilen çok sessiz, kendi halindeki fakir bir genç olan Daniyar vardır. Daniyar da Seyit gibi Cemile’yi diğer erkeklerden kollamak için kullanılabilecek bir kişi: “Seyit varken kimse gelininize yan bakamaz, horlayamaz. Eğer öyle bir şey olursa, Daniyar’ı yanlarına katarım. Bu kötülük nedir bilmeyen küçüğü iyi tanırsınız… Hani, şu cepheden dönen oğlan”[6]. Daniyar anlatıya tam anlamıyla silik bir kimlik olarak girer.
Bunların yanında bazı askerler, Sadık’ın annesi ve başka birkaç ikinci düzeydeki anlatı kişileri vardır.
Her biri ayrı bir karakterdir. Daniyar yakın bir köydendir. Aslında Daniyar küçük yaşta babası öldüğü için bir başka köye gönderilir. Ama askerlikten erken gelince eski köyüne gelir. İçine kapanık, çok fakir ve dürüst bir kimliktir. Çok sonraları bu köye gelmesinin nedenini okuyucu öğrenir. Küçük yaşta Cemile’yi bilmektedir ve ona yakın olmak için bu köye gelmiştir.
Anlatıcı bir çocuktur. Sadık’ın abisi, Cemile’nin de kayınıdır. Cemile ona yerel kullanım olarak kiçine bala der. Aytmatov bu küçük anlatı ile okuyucuya birçok Kırgız geleneğini de öğretir. Örneğin doğanın yapısı, aile yaşamı, devlete karşı toplumların sorunluluğu, sevgi, ilkim gibi birçok konuda gerekli bilgileri bu küçük kitapta bulmak olasıdır.

Kurmaca Yapının Çatısı
Anlatının temeli Cemile’nin yaşamı üzerinedir. Cemile ile Sadık anlatı öncesinde birbirlerini severler ve anlatı başlamadan 4 ay önce evlenirler. Anlatı başlamadan önce Sadık askere gider. Anlatı bu aşamada başlar. Sadık’ın annesi gelinini gözetler, kollar. Ona göre Cemile şanslıdır, iyi bir aileye düşmüştür.
Olayın geçtiği yer yeşilin bol olduğu bir doğadır. Sadık mektubuna her zaman aynı biçimde başlar: “Bu mektubu yeşillikler içindeki mis kokan Talas’ta oturan aileme, aziz ve sevgili babama gönderiyorum”[7].
Cemile onuruyla kocasının evinde çalışır, eve katkıda bulunur. Kocasından ara sıra mektup gelir. Burada tekdüze giden bir yaşam vardır.
Bir başka çalışmamızda anlatının beş aşamalı bir sürecinden söz etmiştik[8]:
1. Başlangıç durumu (fr. situation initiale): Kim (anlatı kişileri), ne (bağlam), nerede (uzam) ve ne zaman (an) sorularının yanıtlarını bulduğu yer. Dekor tabandır, yer ve anlatı kişileri anlatıya katılır ve betimlenir. Burada süregelen bir denge (fr. équilibre) vardır.
2. Karmaşıklık (fr. complication): Başlangıç durumunun dönüştürülmesi (fr. perturbation) söz konusudur. Var olan denge bozulmaya başlamıştır. Beklenmedik olgu (fr. péripétie) ile başlangıç durumu biter ve anlatı yeni bir aşamaya geçer.
3. Eylem (fr. action): Dönüştürülmeyi çözmek için anlatı kişileri tarafından kullanılan yollar, yaklaşımlar anlatıdaki eylemleri belirtir. Devingenlik (fr. dynamisme) ya da dönüşümler (fr. transformation) eylem aşamasında olurlar.
4. Yargı (fr. résolution): Eylemin vargısı ya da sonucudur. Burada dengeleyici güç (fr. force équilibrante) olan karmaşıklık düzene girer.
5. Bitiş durumu (fr. situation finale): Yargıdan doğan sonuç, bitişin dengelenmesi ile anlatı sonlanır.
Bu beş öğeyi incelediğimiz anlatıda kolayca görebiliriz:
1. Başlangıç durumu: Bu anlatıda da beşli çizge çok belirgin bir biçimde yer almaktadır. Cemil evlenmiştir. Kocası Sadık askere gitmiştir. Kocasının evinde kayınvalidesi ve kayınbiraderiyle birlikte yaşayıp gitmektedir.
2. Karmaşıklık: Anlatının dönüştürücü öğesi ya da karmaşıklığın başlaması, Cemile, Seyit ve Daniyar’ın birlikte tahıl taşımaya başlamasıdır. Daha önceden tekdüze giden yaşam bu olay ile yeni bir aşamaya geçer
3. Eylem: Artık arkası arkasına eylemler olur. Cemile çuvalları doldururlar, Daniyar ve Seyitle birlikte çuvalları sabahtan akşama kadar yol gidip çuvalları boşaltırlar ve tekrar geri dönerler. Bu sürede Seyit ile Cemile Daniyar ile dalga geçerler. Ona takılırlar. Onun türkü söylemesini isterler.
4. Yargı: Şen şakrak Cemile birden durgunlaşır. Seyit bu durumu anlamaya çalışır. “Cemile’ye azap veren bir şey vardı; ruhunda, çıkar yol arayan, birikmiş ve olgunlaşmış bir şey vardı”[9]. Ama durum anlaşılır: “Daniyar dizleri arasına sıkıştırdığı atı tahta pabucun nalçasını çıkarıp doğrulunca Cemile gözlerinin içine bakıp, yavaş sesle: -Nen var senin? Anlamıyorum. Beni hiç gözün gördüğü yok, dedi”[10]. Böylece bu ilişkiyi Seyit de öğrenmiş olur.
Bu arada ilginç bilgiler de verilir. Örneğin Cemile’ye göre kocası kendisini hiç sevmemiştir. Mektubunda sadece bir selam yazdığı için alınmıştır (s. 93). Tüm bunların sonunda Cemile ile Daniyar o köyden kaçarlar.
Seyit bu ilişkiyi öğrenir ama engel olmaya kalkmaz. Tersine Daniyar’ın çok iyi birisi olduğundan bu duygusal ilişkiyi hakettiğini düşünür.
5. Bitiş durumu: Bitiş durumu aslında yeni bir başlangıçtır. Sadık gelmiştir. Yeni bir olay örgüsü başlamıştır. Bir yanıyla Sadık ile Cemile’nin aşkı bitmiş, Daniyar ile Cemile’nin aşkı başlamıştır. Bir başka açıdan ise Sadık bu kişilerin peşindedir.
Ressam olmak isteyen Seyit daha önceleri Daniyar ile Cemilenin resimlerini yapar. Daha sonra abisi bu resmi görür. Erkeğin Daniyar olduğunu öğrenince resmi yırtar artar.
Ünlü aşk üçgeninin farklı biçimde gerçekleştiği bir roman. Cemile ile sadık birbirilerini severler. Evlenmelerinden hemen sonra Sadık askere gider. Yeni evlenmiş Cemile köyde kayınvalidesi ile kalır. Dürüst namuslu bir kızdır. Güçlü kuvvetlidir. Ama yeni durumlar ve Cemile’nin Sadık ile olan düşüncesi bu ilişkiyi sorgulatır ve yeni bir ilişki başlar.
 Bu sırada devlet ektikleri tahılın bir kısmını savaştaki askere göndermektedir. Bu konuda köylülerden yardım alınmaktadır. Tüm gençler askere gittiklerinden köylerde erkek kalmamıştır. Daniyar’ın yanında Cemile ve Cemile’ye koruyuculuk yapacak Seyyit bu işi üstlenirler.
Savaştan yaralı olarak dönen Daniyar ile Cemile arasında şaka ile dalga geçerek başlayan ilişki ciddiye varır ve Cemile askerdeki kocası gelmeden Daniyar ile kaçması söz konusudur. Buradaki ilginç kahraman Seyit’tir. Cemile’nin kayınbiraderidir. Abisinin karısını başkalarına karşı korumakla görevlidir. Ama son anda gelişen aşkı o da kabullenir.
Bu anlatının çok değişik çözümlemeleri yapılabilir. Özne (Sadık) ile Karşı özne (Daniyar) aynı nesneyi (Cemile) ele geçirmek için savaşar. Ama burada ilginç durum vardır. İki özne eşzamanlı olarak ilgili nesne için savaşmaz. Birisi (Sadık) nesnesine sahip olur. Bu özne uzaklaştığında karşı özne (Daniyar) aynı nesneyi ele geçirir. Yani nesne zaman içinde el değiştirir.
Cemile’ye koruyucu ve yardımcı olarak gönderilen Seyit başlangıçta beklentilere uygun olarak davranır. Ama anlatının sonunda görevinin tam tersi bir biçimde davranır. Bir bakıma başlangıçta abisi Sadık’ın yardımcısı iken, anlatının sonunda Daniyar’ın yardımcısı olmuştur.
Sözün kısası. Cengiz Aytmatov’un kısacık romanının çok sağlam bir kurgusunun olduğunu söylememiz gerekiyor. Merak eden 2-3 saat içinde okuyabileceği bir romandır.



[1] AYMATOV, Cengiz (1965) Cemile, Çeviren: Şerif Hulusi, İstanbul: Hür Yayınevi, s. 6.
[2] GÜNAY, V. Doğan (2017) Metin Bilgisi, Genişletilmiş 5. Baskı, İstanbul: Papatya Bilim Yayınları, s. 19.
[3] AYMATOV, Cengiz (1965) Cemile, Çeviren: Şerif Hulusi, İstanbul: Hür Yayınevi, s. 25.
[4] AYMATOV, Cengiz (1965) Cemile, Çeviren: Şerif Hulusi, İstanbul: Hür Yayınevi, s. 25.
[5] GÜNAY, V. Doğan (2016) Kültürbilime Giriş. Dil, Kültür ve Ötesi…., İstanbul: Papatya Bilim Yayınları, ss. 182-183..
[6] AYMATOV, Cengiz (1965) Cemile, Çeviren: Şerif Hulusi, İstanbul: Hür Yayınevi, s. 22.
[7] AYMATOV, Cengiz (1965) Cemile, Çeviren: Şerif Hulusi, İstanbul: Hür Yayınevi, s. 35.
[8] GÜNAY, V. Doğan (2018) Bir Yazınsal Göstergebilim Okuması: Kuyucaklı Yusuf, İstanbul: Papatya Bilim Yayınları, s. 121.
[9] AYMATOV, Cengiz (1965) Cemile, Çeviren: Şerif Hulusi, İstanbul: Hür Yayınevi, s. 78.
[10] AYMATOV, Cengiz (1965) Cemile, Çeviren: Şerif Hulusi, İstanbul: Hür Yayınevi, s. 87.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜZÜNDE GÖZ İZİ VAR, SANA KİM BAKTI YARİM?

TÜRKÇE BİR DÜNYA DİLİ OLABİLİR Mİ?

"KOR" FİLMİ ÜZERİNDE BİR DEĞERLENDİRME/ÇÖZÜMLEME