XX. YÜZYIL BAŞINDAKİ BELÇİKA RESMİNE KISA BİR BAKIŞ
BİR
SERGİ DOLAYISIYLA XX. YÜZYIL BAŞINDAKİ BELÇİKA RESMİNE KISA BİR BAKIŞ / ELEŞTİRİDEN
ÇÖZÜMLEMEYE RESİM VE PLASTİK SANATLAR (02)
V. Doğan Günay
0. Giriş
İzmir’deki Arkas
Sanat Merkezi yine kendine yakışan bir etkinliğe imza attı. 18 Ocak-3 Mart 2017
tarihleri arasında açık kalacak olan Işığın
Ustaları (fr. Les Luministes)
adıyla Belçikalı ressamların çalışmalarından olan bir sergi açtı. Serginin
düzenlenişi ve izleyiciye sunuluş çok güzeldi. Işığı konu edinen ressamların
yapıtları serginin izleğini oluşturmuştu. Yine izleyiciye kolaylık olması
açısından yeterli düzeyde ön hazırlık yapılmıştı. Örneğin sergi için üç dilde
(Türkçe, Fransızca, İngilizce) basılmış el ilanlarının yanında; yine üç dilde hazırlanmış
282 sayfalık kuşe kâğıda basılmış genişçe bir kitabı da vardı. İlgilenen hem
resimler hem de ressamlar hakkında gerekli bilgilere bu kitaptan ulaşması
olası. Yerleşim açısından da resimler çok iyi düzenlenmiş durumdaydı. Karel
Ooms’un 1880 yılında yaptığı Haremde Düşler (fr. Rêverie au Harem)
tablosuyla açılması da serginin hoş bir tarafıydı denilebilir.
Karel Ooms:
Haremde düşler (Rêverie au Harem, 1880)
|
Bu sergide bize
yakın olabilecek tek resim bu tablodur denilebilir. Avrupalıların Doğubilime
(fr. orientalisme) ve Harem gibi
doğum topluma ait bazı durumlara ilginin çok olduğu bilinir. Ama bunlar daha
çok XIX. Yüzyıl ressamlarında, yazarlarında ve sanatçılarında görülen
izleklerdir.
Serginin bir başka
hoş yanı da tüm resimlerin İzmir’deki koleksiyonlardan, hatta bir koleksiyondan
alınmış olmasıydı. Sergilenen 75 resimden büyük çoğunluğu Arkas’ın kendi
koleksiyonundan olmasıydı. Çok az sayıda resim, aynı zamanda serginin yönetmeni
olan yüksek mimar Niko Filidis’e, bir iki tanesi de Altera koleksiyonundan getirilmişti.
Arkas koleksiyonundaki resimler neredeyse XIX. Yüzyıl sonu ve XX. Yüzyıl başı
Belçika ressamları hakkında genel bir bilgi verebilecek düzeyde farklı ve
seçkindi. O dönemdeki tüm ressamların tablolarının tamamı kuşkusuz bu sergide
yoktu. Bu durum hiçbir sergide geçerli olamaz. Ama o dönemde adından söz edilen
birçok ressamdan tabloların sergide yer alıyor olması izleyici için önemli bir
durumdur. Sergiyi gezen birisi XX. Yüzyıl başında Belçika’da resim alanında
neler yapıldığı konusunda genel bir izlenim edinebilecektir.
Sergi her açıdan
çok iyi planlanmış ve her türlü övgüyü hak ediyor. Bir eleştiri olabilecek
durum, hazırlanan kitapta bir ressamın bazı alandaki temel görüşleri ortaya
konarken, bazı resimlerinden söz ediliyor. Ama o resimler bu sergide yer
almıyor. Acaba sergi için hazırlanan kitapta, ilgili ressamın örneğin XX’ler Öbeği
(fr. Groupe des XX) ile olan
ilişkisini gösterecek bazı resimleri de, sergi için hazırlanan kitapta (sergide
bu yapıtların yer almadığını belirterek) yer alabilir miydi? Bir öneri. O zaman
da doğal olarak “sergide olmayan resimleri kitaba almışlar” diye bir başka
eleştiri konusu da olabileceği ortada. Bir şeyleri ortaya koymak zor ama onu
eleştirmek oldukça kolaydır.
1. XX. Başında
Belçika’da Resim Sanatı
Bu yazıda İzmir’de
Arkas Sanat Merkezi’nde açılan sergi hakkında birazcık bilgi vermek istedik. Bu
sergiyle ilgili verilecek bilgi bir bakıma XX. Yüzyıl başındaki Belçika’daki
resim sanatını da anlatmak demek olacaktır. Bu nedenle ayrı bir başlıkta kısaca
XX. Yüzyıl başındaki Belçika’daki resim sanatı hakkında da bazı bilgilerin
verilmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Belçika birçok açıdan Avrupa’nın
merkezinde yer alır. Paris, Londra, Amsterdam ya da Berlin gibi sanatın
merkezlerine neredeyse eşit uzaklıktaki bir devlet durumundadır. Böyle olunca
çevredeki her türlü gelişimden bir biçimde etkilenen bir Belçika resminden söz
edilebilecektir. Çok yakın olduğu için her şeyden isteseniz de istemeseniz de
haberdar olma durumu da söz konusudur. Örneğin o dönemlerde fazlaca kimsenin
tanımadığı Paul Gaugin, Vincent van Gogh, Paul Cézanne gibi ressamlar Belçika’daki
bir sergiye katılıp kendilerini gösterebilmişlerdir. Bu sergilerin geleceğin
ünlü sanatçıları için kendilerini tanıtım yeri olduğu da ortadadır. İlgili
ressamlar için Brüksel’de, Gent’te ya da Anvers’te açılan bir sergiye katılmak
çok büyük bir yük getirmez. Ama aynı dönemde İstanbul’daki ya da Moskova’daki
ya da Yeni Delhi’deki bir sergiye katılmadan ekonomik olduğu kadar fiziksel
açıdan da önemli bir maliyeti olacağı açıktır. Sonra çok ünlü olunca gelmesi
zor olabilir ama daha işin başında Belçika’da bu ressamlar bulunmuşlardır. Yine
Paris’teki her türlü akımın etkisini Brüksel galerinde de görmek olasıdır. Aynı
dönemlerde Hollanda, Almanya ve İngiltere de Belçikalı ressamların ilgi
merkezleri arasında yer alır. Bir bakıma Fransa, Almanya, İngiltere ve
Hollanda’da resim adına ne tür yenilik varsa, az ya da çok Belçika da bu
yeniliklerden kendi payına düşeni almıştır. O dönemde Avrupa’da sanat açısından önemli olan her tarafla ilgi ileri
düzeydedir. Brüksel ve Anvers yönünü bir yandan Paris’e; diğer yandan ise
Berlin’e, Londra’ya ya da Amsterdam’a dönmüştür.
Belçika’da çok
belirgin bir sanat akımı yoktur. Birçok okul, öbek, merkez bu dönemde oluşur ve
bu topluluklar olarak varlıklarını duyurmaya çalışırlar. Örneğin XIX. yüzyıl
sonunda Belçika resminde XX’ler Öbeği (fr. Groupe
des XX) varlığını hissettirir. Yazar ve sanat eleştirmeni Octave Muass’un
öncülüğünde 1883 yılında kurulan bu öbekteki ressamlar arasında; James Ensor, Fernand Khnopff, Théo van Rysselberghe ve Guillaume van
Strydonck adlarını anılır[1].
Anna Boch, Georges Lemmen
ya da Henry de Groux gibi ressamlar bu
öbeğe sonradan katılır. Hemen belirtelim ki Belçika resmi içinde Théo van
Rysselberghe ya da Octave Mauss adını birçok yerde görmek olasıdır. Yine Émile
Claus ya da William Degouve de
Nuncques gibi önemli ressamlar Güzelduyu
Öbeği (fr. Groupe de la Libre Esthétique)
adlı bir topluluk içinde yer alırlar. Bu ressamlar sonradan kendilerinden sıkça
söz ettirirler.
XX. Yüzyılın
başlarında yer alan Birinci Paylaşım Savaşı döneminde Belçika’da ciddi bir
resim sanatı varlığını sürdürmektedir. Güzel Dönem (fr. Belle Époque) denilen çağda (1883-1914), Brüksel ve
Anvers uluslararası sanatlar için önemli bir merkez konumundadır. Dünya
genelinde sürmekte olan savaşa karşıt olarak Güzel Dönem denilen süreçte resim
sanatı açısından oldukça üretken bir dönem yaşanmıştır.
Birinci Paylaşım Savaşı süresince Belçika, göreceli olarak daha az zarar
görmüştür. Hollanda ile İngiltere’nin uzlaşma sürecinde bu bölgeler oldukça
rahat bir dönem geçirdiği söylenebilir. Bu dönemde Frits Van den Berghe, Gustave
De Smet gibi ressamlar Hollanda’dan anlatımcılık akımını Belçika’ya taşırlar.
Aynı dönemde Gustave Van de Woestyne, Léon De Smet, Émile Claus,
Hippolyte Daeye ve Constant Permeke gibi ressamlar İngiltere’ye
giderler. Orada özgürce çalışırlar, sergiler açarlar, tüm yenilikleri yerinde
izlerler. Burada adı anılan bazı ressamların tablolarından bazıları Arkas
sergisinde yer almaktadır.
Léon deSmet: Okuma (La Lecture, 1913)
|
Resim alanında birçok yenilik bu dönemde denenir. Fildişi, yabanıl (fr. exotique) ağaçlar gibi değişik şeyler
üzerine resim yapılır. “İnsanın yaptığı eylemleri, düzenleyimleri, ilişkileri
ve bıraktığı izleri inceleyen”[2]
bir alan olan insanlık bilimleri açısından bu dönemin çok verimli geçtiği
söylenebilir. Bu dönemde İzlenimcilik (fr. Impressionnisme), Yeni sanat (fr. Art nouveau), Simgecilik (fr. Symbolisme) ve Gelecekcilik (fr. Futurisme) gibi alanlarda yetkin çalışmalar ortaya konur[3]. Örneğin İzlenimcilik alanında: Emile Claus, Anna Boch, Emmanuel Viérin ya da Albert Coppens gibi ressamların adı; Yeni sanat alanında Fernand Khnopff adı; Simgecilik Léon Frédéric, William Degouve de Nuncques, Henry de Groux, Léon Spilliaert, Valerius De Saedeleer, Jean Delville gibi ressamların adını
anmak gerekir. Yine Jules Schmalzigaug
ve Edmond Van Dooren adlı
ressamlar gelecekcilik akımını temsil etmişlerdir.
Anlatımcılık (fr. Expressionisme) akımının Belçika’daki en
büyük temsilcisi James Ensor olarak bilinir. Ama bunlara Edgard
Tytgat, Jean Brusselmans, Gustave de Smet, Prosper de Troyer gibi ressamların adlarını da eklemek
olasıdır. Birinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra kendine özgü bir anlatımcılık
geliştirir. Bu yeni grup sanatçılar, Belçika’daki Gand şehri yakınlarındaki bir
bölgeden adını alan Laethem-Saint-Martin
Okulu denilen yaklaşım içinde yer alırlar. Ensor ile birlikte bu okul içinde: Constant Permeke, Gustave De Smet, Frits Van den Berghe ya da Gustave Van de Woestijne gibi ressam
adları sayılır. Aynı dönemde bir başka akım daha gelişir. Bölümcü (fr. divisionniste) denilen bu akımın en
önemli temsilcisi Theo van
Rysselberghe’dir.
Kısaca XIX. Yüzyıl Belçika resmini okul ve akım
açısından kesin biçimde belirlemek oldukça zor görünmektedir[4].
Théo van Rysselberghe adı zaman içinde farklı
öbekler içinde görülür. Aynı durum başka ressamlar için de söylenebilir. Savaş
dönemindeki ve sonrasındaki Belçika’daki sakinlikten yararlanan; Gustave Van de
Woestyne, Georges Minne, Léon De Smet, Emile Claus, Hippolyte Daeye, Constant
Permeke, Léon De Smet ve Constant Permeke gibi birçok sanatçı İngiltere’ye, Fransa’ya oralardaki yenilikleri görmek
için uzun soluklu gezilere giderler.
XX. yüzyılın ilk on yılı sonunda Avrupa’daki birçok akımın Belçika’da da
taraftarı olur. Dadacılık, soyut öncüler, anlatımcılık (fr. expressionnisme), yırtıcılık (fr. fauvisme), gerçeküstücülük (fr. surréalisme) gibi farklı düşünceler
Belçika’da da taraftar bulur. Birinci paylaşım savaşı sonrası artık herkes
savaşı unutmak ister. Gündelik yaşamla ilgili konular daha da ilgi çekici hale
gelir. Bu dönemde Constant Permeke ve Gustave De Smet gibi sanatçıların
oluşturduğu Birinci Laethem
Okulu (fr. La Première Ecole de Laethem)
ışıkçılar olarak yeni sanatın merkezini oluştururlar.
Belçika’daki
sanatçılar belki de daha fazla ün kazanmak için birçok sanat okulu, akımı,
öbeği oluştururlar. Bu konuda çok fazla ad vardır. Bu sergi dolayısıyla adı duyulabilecek
bazı akımlar, öbekler ya da topluluk adları şunlar olabilir: Anlatımcılık (fr. Expressionisme), Atılım (fr. Essort), Bağımsız Sanat (fr. Art Indépendant), Birinci Laethem Okulu
(fr. La Première Ecole de Laethem),
Çağcıl Biçem (fr. Moderne Style),
Coşumculuk (fr. Romantisme), Gelecekcilik (fr. Futurisme), İkinci
Laethem Okulu (fr. La Deuxième Ecole de
Laethem), Işıkçılar (fr. Luministe),
İzlenimcilik
(fr. Impressionnisme), İzlenimcilik sonrası (fr. Post-impressionisme),
Noktacılık (fr. Pointualisme), Özgür
Güzelduyu Öbeği (fr. Groupe de la Libre
Esthétique), Sanat için Birlik (fr. Asssociation
pour l’Art), Simgecilik
(fr. Symbolisme), XX’ler Öbeği (fr. Groupe des XX), Yaşam ve Işık Öbeği (fr. Groupe de Vie et Lumière), Yeni izlenimcilik (fr. Neo-impressionnisme), Yeni sanat (fr. Art nouveau) vb. Bu akımlar içinde anılan birçok sanatçının
yapıtlarından örnekleri İzmir’deki sergide görmek olasıydı.
Sergideki
sanatçıların her biri neredeyse en az iki okulla, öbekle ilişkili olduğu
söylenebilir. Her sanatçı bir alanın öncüsü olma peşindedir. Örneğin Henry Van
de Velde 1890-1914 yılları arasında Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da etkili olmuş
Yeni Sanat (fr. Art Nouveau) sanat ve
tasarım akımının öncüsü olmuştur. 1879’da kurulan Atılım (fr. Essort) topluluğu kendilerini Öncüler
(Fr. Avant-garde) olarak tanıtırlar.
Bu öncüler grubu dağıldıktan sonra Octave Maus öncülüğünde gelişen Yirmiler
Öbeği (fr. Groupe des XX) sanat akımı
1883-1893 yılları arasında etkinlik göstermiştir[5].
On yıl kadar etkinliğini sürdürürler. Yirmiler grubu aynı zamanda Fransa’da
yayınlanan Çağcıl Sanat (fr. Art Moderne)
dergisinin görüşünü de savunurlar. Bu sanat akımının etkinlikleri oldukça
ilginçti. Sergilerinde Stephane Mallarmé ve Paul Verlain gibi Fransız şairler
gelip şiirler de okur; Claude Débussy ve Richard Strauss gibi düzenleyimciler
(fr. compositeur) de yapıtlarını
sunarlardı. Bir bakıma bu grupla birlikte Belçika’da izlenimcilik ve
izlenimcilik sonrası aynı anda yaşanır. O zamanlar çok tanıdık olmayan Paul
Gaugin, Vincent van Gogh, Paul Cézanne gibi ressamlar da sergilere katılıyordu.
Sonradan bu öbekten ayrılanlar 1914 yılına kadar sürecek Özgür Güzelduyu Öbeği
(fr. Groupe de la Libre esthétique)
adı altında çalışmalarını sürdürürler[6].
Aynı dönemde
George Morren ve Emile Clausss’un öncülüğünde 1904 yılında Yaşam ve Işık Öbeği (fr. Groupe de Vie et Lumière) varlık bulur. Işığın etkisini göstermeyi
amaçlayan bu topluluk Flaman ressamlarının tanınmasında önemlidir. Bu öbek en
çok “Belçikalı” olan sanat öbeği olarak anılır. Bu alandaki sanatçıların
çalışması tüm dünyada bilinir olmuştur.
Belçika’da bu
türden okullar, öbekler oluşturulsa da herkesin gözü Paris’tedir. Oradaki yeni
bir akım anında buralarda da ses getirecektir. Théo van Rysselberghe, 1886
yılında Paris’e gittiğinde Fransız ressam George Seurat’nin Noktacılık (fr. Pointualisme) adıyla bilinen yeni
yaklaşımından etkilenir. Théo van Rysselberghe ile birlikte çalışmalarında bu
yaklaşımı Léon de Smet, Emile Claus, Anna Boch, Modest Huys gibi başka
ressamlar da kullanırlar. Noktacılık akımının Belçika’da birçok izleyicisi
olur. Diğer yandan Théo van Rysselberghe yeni izlenimcilik (fr. Neo-impressionnisme) akımının
Belçika’daki en etkin kanadını oluşturmaktadır.
2. Işığın Ustaları Sergisi ve Belçika Resmi
Proje tasarımını
Mireille De Lassus’un ve proje yönetimini Niko Filidis’in yaptığı Işığın
Ustaları sergisine gelince, Belçika resminin 1880’li yıllarından birinci dünya
savaşı sonrasına kadarki dönemle ilgili belirli bir bilgi verdiği söylenebilir.
Sergide XIX. Yüzyıl sonu ve XX. Yüzyıl başındaki Belçikalı ressamların
yapıtları bulunmaktadır. Bu dönemde Avrupa’da sanat alanında coşumculuk (fr. romantisme), anlatımcılık (fr. expressionisme) ve izlenimcilik sonrası
(fr. post impressionisme) sanat
akımları yaygındır. Adı anılan bu dönem öncesinde Belçika’da güçlü bir resim
geleneği yoktur. O dönemdeki Avrupa ve hatta dünyada olduğu gibi, tüm
sanatçılar Paris’e ve resim sanatının canlı olduğu diğer merkezlere yönelmişler,
oradaki canlılıktan bir şeyler kapmaya çalışmışlardır. Aslında aynı dönemde ve
sonrasında bizden de birçok ressam Paris’e gidip ünlü ressamların atölyelerinde
çalışmalar yapmışlardır. “1835 yılında Avrupa’ya
eğitim için öğrenciler gönderilmeye başlandı. Bu yılda Mühendishanenin ilk
mezunlarından İbrahim Paşa Viyana’ya, Harbiye mezunu Tevfik Paşa Paris’e
gönderildi. On iki kişiden oluşan kafilenin diğer üyeleri yine Viyana, Paris,
Berlin ve Londra gibi kentlere tahsil için gittiler. 1857 yılında Sadrazam
Ethem Paşa oğlu Osman Hamdi’yi Paris’e hukuk tahsil etmek için gönderdi. Ancak
Osman Hamdi Gustave-Rodolphe Boulanger ve Jean-Léon Gérome’un atölyesinde resim
dersleri alarak önemli bir sanat adamı kimliğinde İstanbul’a döndü”[7]. Bu
Jean-Léon Gérôme adlı ressam Türk ressamların fazlaca etkilendiği birisidir[8]. Türklerdekine
benzer durum Belçikalı sanatçılar için de geçerlidir. O dönemdeki birçok Belçikalı sanatçı
Paris’e gider, oradaki sanatçıların atölyelerine katılırlar. Belçika’ya geri dönenler
önemli sanatsal etkinliklerde bulunurlar. Paris’e öykünerek bir şey yapma
oldukça ileri boyutlardadır. Öyle ki Belçika’da da bazı kadınlar Paris’tekine
benzer salonlar açarlar ve sanatçılar, şairler, ressamlar bu salonlarda boy
gösterirler. Örneğin Berger sokağında bayan Madeleine Mauss ve bay Octavia
Mauss’un yönettiği bir edebiyat salonu vardır. Zamanında bu salon sanatçıların
buluştuğu, görüş alışverişinde bulunduğu önemli bir merkez olarak işlev
görmüştür.
Sergiye dönersek, yukarıda
adı geçen akımlarda yer alan yaşam ve ışık, özgür güzelduyu, noktacılık gibi
akımların sanatçılarından özgün yapıtları İzmir’deki sergide görmek olasıydı. Burada
ışığı bir anlatım aracı olarak kullanan sanatçıların olduğunu söylemek
gerekiyor. Diğer yandan her ressam ışıktan yararlanır, bu da bir gerçektir. Ama
Belçikalı ressamların ışığa olan ilgisinin biraz daha fazla olduğunu söylemek
gerekiyor.
Bazı sanatçılar
bir gruptan ayrılıp hemen bir başka öbek kurdukları da gözlenmektedir. Örneğin
XX’ler Öbeği’nin dağılmasından sonra bir grup ressam Özgür Güzelduyu Öbeği
çatısı altında birleşirler. Bu yeni öbekte süsleyici (fr. décoratif) yan ağır basar. Ama yine de bu yeni öbeğin, XX’ler Öbeği
gibi devrimci ve öncü bir yanı yoktur.
Sergiye adını
veren Işıkcılık akımının oluşumu da ilginçtir. Ressam Georges Morren 1904
yılında Özgür Güzelduyu Öbeği’nin sergisini gezerken ressam Emile Claus ile
tanışır. Bu iki kişi Yaşam ve Işık Öbeği’ni (fr. Groupe de Vie et Lumière) kurmaya karar verirler. Sonradan bu
öbeğe, iki ressamın öğrencileri ve ressamların akrabaları da katılır ve önemli
bir sayıya ulaşırlar. Işıkçı ressamlar bu ad altında toplanarak yıllık sergiler
düzenlerler[9]. Işıkçılar yaptıkları
çalışmalarla aslında izlenimciliğe (fr. impressionnisme) yakın bir yol
izlerler. Bir bakıma izlenimcilik Belçika’da ikinci görkemli dönemini yaşar.
Belçika’da bugün
de var olan iki dil ve iki kültürlü olma durumu o zaman da vardı. Bu iki
kültürlülük durumu sanatta da yansımaları görünür. Örneğin Fransızca konuşan
kesim kendilerini Paris’e yakın görür ve oradan beslenir. Flandre, Anvers ve
Gent gibi Wallonların yaşadığı bölgedeki sanatçılar ise Paris’e daha mesafeli
durmuşlardır (Ama yine de aralarından Paris’e gidenler çok olmuştur). Bunun
sonucu olarak Gent ve Lys gibi bölgelerde kendine özgü bir sanat gelişir. Lys
nehri kıyısında Emile Claus çok sayıda resim yapar. Anvers’te XX’ler Öbeği’nin
ardından çoğunlukla Henry van de Velde’nin başını çektiği birçok öncü ressam
vardır. 1891 yılında Henry van de Velde bazı sanatçılarla birlikte Sanat için
Birlik (fr. Asssociation pour l’Art)
öbeğini oluştururlar. Yine Anvers’te Henry Van de Velde öncülüğünde Bağımsız
Sanat (fr. Art indépendant) gelişir. Bu çekingen davranan sanatçılar
Belçika taşrasında sanatın yaygınlaşmasına önemli katkıları olmuştur.
Gent şehri
çevresindeki sanatçılar ışık oyunlarına kendileri fazlasıyla kaptırırlar. Bu
sanatçıların en bilineni Emile Claus’tur. Küçük bir grup Birinci Laethem
Okulu’nu (fr. La Première Ecole de
Laethem) kurarlar. 1906 yılından sonra ikinci okul gelişir. Bu öbekteki
ressamlar ışık konusundaki çalışmalarını daha da geliştirirler. Amaçları
coşkuyu dışarı yansıtabilmek ve mutlu olmaktır. Bu mutluluk hem ressamlar
açısından geçerlidir hem de bu tür resimleri izleyenlere de geçirmeye
çalışırlar. Bunlar genelde Işıkçılar (fr. Luministes) olarak tanınırlar.
İzmir’deki sergide
yukarıda değişik öbekler içinde adı anılan ressamların yapıtlarından
oluşmaktadır. Örneğin sergide 9 adet Théo van Rysselberghe’e, 7 adet Léon de
Smet’e, 4 adet Frans Mortelmans’a, 3 adet Fernand Toussaint’e, 2 adet Alfred de
Stevens’e ait ait resimler bulunmaktadır. Yine Firmin Baes’e ait 11 paster
resim Arkas Sanat Merkezi’nde segilenen resimde yer almıştır. Bunun yanında
Georges Lemmen, Louis Buisseret, Anto Carte, Petrus van Schendel, François
Etienne Musin, Henri Jules Pauwels, Robert Charles Mols, Maurice Sijs, Juliette
Wytsman, Anna Boch, Emile Claus, Anna de Weert, Modest Huys, Jules van de Leene
gibi ressamlardan da resimler sergide yer almaktadır.
3. Sergideki Temel İzlekler
Sergide
kadın betimceleri, nü’ler, erkek betimceleri, iç uzam ve gece manzaraları, ölüdoğa
(fr. nature morte) ve manzaralar ve
deniz resimleri olmak üzere, altı başlıkta resimler bulunmaktadır.
Kadın betimceleri
sergide önemli bir yer tutar. 1880’den itibaren, II. Dünya Savaşı’na kadar
kadının gelişimini örneklerle izleyiciye sunuyor. Karel Ooms’un biraz da bize
yakın olan Haremde düşler (Fr. Rêverie au Harem, 1880) tablosu ile sergi
başlar. Tablo’nun haremle ilgisi pek belirgin değildir. Bazı Doğu’ya ait
izlekler ve değerler görülse de Haremle ilgili olduğunu söylemek zordur. Tabloda
gösterişli giysiler içinde bir kadın betimcesi vardır.
Yine sergide Théo
Van Rysselberghe değişik kişilerin betimcelerini (fr. portrait) yapmıştır. Bu sergide de Rysselberghe ‘den birkaç tane
kadın betimcesi yer almıştır. Örneğin okuyan genç kadın (fr. Jeune dame lisant, 1887), Ak şakayıklar
(fr. les pivoines blanches) ve Bayan
Verhaeren (Madame Verhaeren) gibi betimceleri seride yer almıştır.
Théo
Van Rysselberghe: Okuyan genç kadın (Jeune
dame lisant, 1887)
|
Theo Van Rysselberghe’nin, Okuyan Genç Kadın (1887) adlı çalışmasında
izlenimcilik akımının izleri görülebilir. Resminde ustaca kullandığı parlak
renkleriyle kendi biçemini geliştirebilmiştir. Yine sergideki önemli
resimlerden birisi ve ışık oyunlarının en iyi görülebileceği bir resim de Firmin
Baes’in testili kadın (fr. Femme à la
cruche) adlı tablosudur. Bu tabloda Baes,
ışık-gölge ortamındaki bir durumu betimler. Serginin ve Firmin Baees’in en ilgi
çekici tablolarından birisidir. Penceredeki genç kadının kuvvetli ışığın
suretine yansımasıyla, mermer taşı gibi görünen portresi, görülmeye değer.
Firmin
Baes: Testili kadın (Femme à la cruche)
|
Manzara ve deniz
resimleri biraz konunun dışındaki resimler gibi görülmektedir. Deniz ressamlar
serginin biraz dışındaki resimler gibi görülmektedir. Çünkü hiçbiri adı anılan
okullarda, öbeklerde adı geçmemektedir. Bu grupta Petrus van Schendel, François
Etienne Musin, Henri Jules Pauwels, Robert Charles Mols, Maurice Sijs gibi
ressam adlı bilinmektedir. İç ortamlara ait resimlerde de Charles Baugniet, Jan
Lodewijk Moerman, Boris Theo Vesly, Georges Morren ve Firmin Baes’in resimleri
yer almıştır.
Manzara ressamlarından
bazıları değişik okul, Juliette Wytsman, Anna Boch, Emile Claus, Anna de Weert,
Théo van Rysselberghe, Léon de Smet, Modest Huys, Jules van de Leene adlarını
değişik okul, öbek ya da birlik içinde de görmek olasıdır.
Emile Claus:
Akşamüstü Kış güneşi (Soleil d’hiver,
Après-midi)
|
Sergide birçok
ressamdan bir tane de olabilecek resimleri var. Daha önce de belirtildiği gibi
bir Arkas koleksiyonunda bulunan resimlerden oluşan bir sergi. Sergideki
resimler XX. Yüzyıl başındaki tüm Belçikalı ressamları ve resimleri
simgelediğini söylemek zor. Yine de belli bir ipucu vermektedir.
Ayna ressamlar
için çok önemli bir gereçtir. Théo Van Rysselberghe’in Kadın Betimce (fr. portrait
de femme) adlı tablosunda bir ayna vardır. Bu ayna hem resme bir derinlik katmıştır
hem de kadının önünün yanında sırtından da görülmesini sağlamıştır. Diğer yanda
kadrajın görüntüsü içinde olmayan başka kısımlardaki aksesuarları ayna yoluyla
göstermiştir. Örneğin kadının önünde bir masa ve üzerinde vazo ile içinde
çiçekleri vardır. Yine izleyicinin arkasına düşen karşı evin bir kısmı da
pencereden görülmektedir. Tüm bu ek görüntüler ayna yardımıyla resme
girebilmiştir.
Theo
van Rysselberghe: Kadın Betimcesi (Portrait
de femme)
|
Arkas sergisinde
denizle ilgili bir grup resim vardır. Petrus van Schendel’in Gece deniz
manzarası (fr. Paysage Marin, Soirée) adlı tablosu kuzey ülkelerindeki
ruhsal yapıyı olabildiğince gösterir. Bulutlar, kapalı bir hava, kasvetli bir
ortam. İşte kuzey insanının ruhsal yapısını ele verecek ipuçları. Bu
ipuçlarının hepsi sözünü ettiğimiz tabloda vardır. Çok arkalardan gelen bir
güneş ışığı vardır. Bu güneş ışığı da olmasa yaşanılmaz bir ortamdır.
Henri Jules Pauwels, Liman (Le Port)
|
Sonuç olarak XX.
Yüzyıl başındaki Belçika resminde belirgin olarak XX’ler Öbeği’nin bir etkisi,
ışıkçılık, izlenimcilik gibi değişik akınların geliştiğini ya da Belçika’da da
varlığını sürdürdüğünü söylemek olasıdır. Viyana’daki, Londra’daki, Berlin’deki
özellikle Paris’teki tüm gelişimlerin yansımalarını az ya da çok yüzyıl
başındaki Belçika resminde görmek olasıdır.
[1] BROGNIEZ, Laurence (dir.-)
(2008) Écrit(ure)s de Peintres Belges, Bruxelles: P.I.E. Peter Lang,
SA., s. 72.
[2] GÜNAY, V. Doğan (2016) Kültürbilime Giriş. Dil, Kültür ve Ötesi…,
İstanbul: Papatya Bilim yayınları, s. 114.
[3] “La peinture belge du XXe siècle à nos jours” http://www.graphiste-webdesigner.fr/blog/2013/04/la-peinture-belge-du-xxe-siecle-a-nos-jours/
[4] PAUL, Robert (2011) “La Peinture Belge Depuis le XIXe
Siècle”, http://artsrtlettres.ning.com/profiles/blogs/la-peinture-belge-depuis-la
[5] LEGRAND, Francine-Claire
(1999) James Ensor. Précurseur de l'Art
Moderne, Bruxelles: Renaissance du Livre, s. 48.
[6] LEGRAND, Francine-Claire (1999) James Ensor, Précurseur de l'Art Moderne, Bruxelles: Renaissance Du Livre, s. 50.
[7] ÜNVER, Yrd. Doç. Dr. Erdem (2011) “Türk Resim Sanatında Düşünsel ve
Biçimsel Etkilenmeler” 1. Sanat ve Tasarım Eğitimi Sempozyumu Bildiriler
Kitabı, Ankara: Denizbank Yayınları, s. 156. [155-159]
[8]. Bu Fransız ressamı çalışmalarında doğuyla ilgili
(fr. orientalistique), söylenbilimsel
(fr. mythologique), tarihsel ve
dinsel konuları birleştirir, bu alanlara yönelik resimler yapar. Doğuyla ilgili
çalışmalarından dolayı birçok Türk sanat ve düşün adamının ilgisini çekmiştir.
Örneğin Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt romanındaki bir kahraman (Celal)
Paris’te Güzel Sanatlar Akademisi’nde ünlü ressam Jérome’un atölyesi’nde
çalışmıştır. Benzer birçok örnek bulunabilir.
[9] ARKAS Holding (2017) Işığın
Ustaları, İzmir: Arkas Sanat Merkezi, s. 24.
Yorumlar
Yorum Gönder