BREXIT ve TÜRKİYE


BREXIT ve TÜRKİYE
GÜNCEL KONULAR (1)
V. Doğan Günay
dogan.gunay@gmail.com
23 Haziran 2016 tarihinde yapılan İngiltere’nin Avrupa Birliği’nde çıkmasına yönelik referandumu, sonuç açısından tüm Avrupa’da ciddi etki yarattı. Birçok kişinin ayrılma taraftarlarının çoğunluğu oluşturmayacağını düşündüğü referandumun sonucu gerçekten önemli. Herkes ülke kendi bakış açısı ile değerlendirdi. Gördükleri şeyin her ülke için farklı olduğunu söylemek gerekiyor. Burada Avrupa Birliği (AB) açısından bakan fazla devlet ya da kişi olmadı. Almanya ve Fransa böyle baktığını göstermeye çalıştılar. Bu da normaldir. Unutmayalım ki AB düşüncesi bir Fransız ile bir Almanın ortak hayalidir. 1950 yılında Jean Monnet ve Robert Schuman Avrupa Kömür ve Çelik Birliği’nin kurulmasın önerirler. Bu nedenle AB’nin çökmesi demek bir anlamda Fransa ve Almanya’nın başarısızlığı anlamına geleceğinden her iki ülke de AB’nin dağılmaması ve daha da güçlenmesi konusuna dört elle sarılmış durumdalar.

Şu sıralar BREXIT Avrupa kıtasının neredeyse her yerinde en sık duyulan bir sözcük. Öncelikle sözcüğün anlamından yola çıkalım.
İngiltere’nin çok sayıda adı var. Great Bretagne, England, United Kingdom vb. BREXIT, bu devlet adlarından birisi ile yapılmış kısaltmayı belirtiyor. “Bretagne” ve “Exit” sözcüklerinden kısaltılmış bir çanta sözcüktür (fr. mot-valise). Yani en kısa şekliyle “Britanya’nın Çıkışı” anlamına gelmektedir. Bu çanta sözcükten yola çıkarak bir çok yeni sözcük “önerisi” geldi. FREXIT (Fransa’nın Avrupa Birliği’nden çıkışı) kavramını Fransız Ulusal Parti başkanı Marine le Pen önerdi. Yine Hollanda aşırı sağcı Özgürlük Partisi başkanı Geert Wilders “NEXIT” kavramını önerdi. Birisi de “SEXIT” (Muhalefetteki İsveç Demokratları “İsveç’in Avrupa Birliği’nde çıkması” anlamında kullandı). İtalya ve Danimarka ülkelerinden de bu yönde bazı cılız sesler geldi. Hatta bir ara “TREXIT” bile kullanıldı. Kullanılma gerekçesi ise, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yaptığı tüm ikili sözleşmeleri sonlandırması biçiminde belirtildi. Daha açık olarak da Türkiye’nin ciddi kayıplarının olduğu gümrük birliği anlaşmasından çıkması isteniyordu.  Ama Türkiye Avrupa Birliği’nin bir üyesi olmadığından TREXIT kavramı pek de uyuşmadı.

Peki bu kavramın önemi nereden geldi. Herkesin bildiğini bir kez de benden dinleyin. Avrupa Çelik Birliği’nden sonraki Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun 6 üyesi vardı. BENELUX (üç ülkenin devlet adlarının (Belgique, Nederland ve Luxembourg) ilk hecelerinden oluşan bir kısaltma) denilen Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’a ek olarak; Fransa, Batı Almanya ve İtalya’dan oluşan bu devletler Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kurdular. Daha öncelerini anlatmaya gerek yok. Birliğin kuruluşunun uzunca bir tarihi var ama burada bu bilgileri vermeye gerek yok. Herhangi bir yerde bulunabilir. Benim burada yazma amacım, tekrar bu çekirdek kadroya dönüldüğünü gördüğüm için ilk kuruluş dönemine atıf yapmak.  Bir bakıma “sayı ne kadar artarsa artsın, temel her zaman bu altı ülke olacaktır” düşüncesi bende oluştu. BREXIT’ten hemen sonra, altı ülke ve özellikle BENELUX dışındaki üç ülke görüş alışverişinde bulunmalar başladılar. Almanya ve Fransa hemen yanlarına İtalya’yı da alıp bir değerlendirme yaptılar. Ne karar alındı? Birlik dağılmayacak, aksine ekonomik ve askeri açıdan daha sağlamlaştırılacak. BENELUX ülkelerin nüfus ya da sanayi açısından fazla bir gücü olmadığından toplantılara “illa sen de gel” demiyorlar. Ama mutlaka bu ülkelere öncelikle birçok bilgi aktarılıyordur.
İngiltere’nin durumuna da kısaca bakınca, bir kere İngiltere, Avrupa Birliği’ne girişte 10 yıl kadar kapıda beklettiler. Hemen birliğe alınmadı. Sonra birlik üyesi oldu ama Birlik içindeki “kara koyun” olma özelliğini hep korudu. Hiçbir zaman tam bir birlik üyesi konumuna gelmedi ya da gelemedi. Euroya geçmedi, başka işbirliğinde sorunlar üretip geride durdu. Bazılarının söylediklerine bakarsanız İngiltere, ABD’nin birlik içindeki haber alma kaynağı idi.
Şimdi Avrupa Birliği’nden ayrıldı. Nedeni konusunda çok iddialar var. Örneğin İngiltere tek başına eski sömürge günlerine dönmeyi ve dünyanın her yerine sözü geçen bir ülke olmayı arzu ediyor olabilir. Yine bir Anglo-Amerikan ittifakının kurulması söz konusu. Bana göre de en akla yakın olanı bu. İngiltere ile Amerika Birleşik Devletleri büyük olasılıkla tek bir devlet olarak yoluna devam edecekler. Bu konuya nasıl vardığımı sorarsanız. Körfez savaşı sırasında ve dünyanın başka yerinde “koalisyon” başlığı altında yapılan dünya çapındaki etkinliklerde, İngiltere ile ABD hep birlikte hareket ediyordu.
Gelecekte neler olacak? İngiltere açısından çalkantılı bir döneme giriliyor. Çünkü Birleşik Krallık içinde AB içinde olmak isteyenlerin sayısı gerçekte çok fazla. Bu yeni durumun hazmedilmesi çok kolay olmayacak. Yine Birleşik Krallığı oluşturan dört devletin (İngiltere, İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda) İskoçya ve Kuzey İrlanda Krallıktan kopmayı uzunca bir süre tartışacak. Ama ABD her zaman İngiltere’nin yanında olacak ve bu sancılı dönem daha kolay atlatılabilecek. İskoçya ayrılacak ama Kuzey İrlanda’yı Krallık içinde tutmayı başaracaklar. Şimdilik Nigel Frage liderliğindeki Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) başarı elde etmiş gibi görünüyor. Ama iç çalkantıların durmadığı ülkede Nigel Frage de parti başkanlığından ayrıldı. Şu BREIXT’ten çıkan sonuçtan sonra İngiltere’de neredeyse siyasi aktör kalmadı. Herkes görevinden ayrılıyor, gelecekte sorumluluk almak istemiyor. Elbette bu “sorumluluk almak istememe”nin geçerli bir nedeni var. İleride başarılı olursa herkes sahiplenir de ya başarısız olunursa! İşte dananın kuyruğu orada kopacak.

Avrupa açısından Fransa ve Almanya’ya gün doğacak. İlk yapacakları İngilizce “bela”sından kurtulmak olacak. Kıta içinde Fransızca ve Almancanın yaygınlaşması hızlı olacak. Artık eleştiri için üretilmiş olan “franglais” ya da “scienglish” kavramlarına gerek kalmayacak. Avrupa üniversitelerinde artık Almanca, Fransızca ya da İspanyolca daha çok sayıda makale ya da bilimsel çalışmalar görebileceğiz. Yine İtalyanca ve İspanyolca da daha fazla öğrenilme şansı yakalayacak. Asıl olarak da Çince ve Rusça Avrupa Birliği içinde daha fazla öğrenilir olacak. Bunları yazıyorum. Kahin olmaya gerek yok. Bunlar kesin olacak şeyler. Bu dil konusuna ileride ayrı bir çalışma ile yeniden değineceğim.
Asıl olarak BREXİT ve Türkiye durumunu sorgulamamız gerekiyor. Şunu unutmamak gerekiyor. AB hiçbir zaman Türkiye’den vazgeçmez ve vazgeçemez. Hele dünya siyasetinde önemli bir ağırlığı olmasını istiyorsa bu durum daha da kesindir. Ama Birlik içinde Irkçı partiler, aşırı sağcı partiler bu dönemde ciddi oy alıyorlar. Yerel parlamentolara milletvekili sokuyorlar. Bunların moda olduğu bir dönem daha olacak. Yine Avrupa Parlamentosu’nda önemli bir sayıya ulaşıyorlar. Bu partiler Türkiye için sorundur. Ama diğer yandan bir ırkçı parti için diğer ülkeler de sorundur. Yani Marine le Pen’in partisinin sloganı “France aux Français”dir. Yani “Fransa Fransızlarındır”. O zaman bu slogana göre Almanı da, Polonyalısı da bu partinin düşmanıdır. Kaldı ki İngiltere’de “Pis Polonyalılar ülkenize dönün” diye duvarlarda yazılar görüldü. Irkçılık yalnızca Türkiye’ye yönelik bir durum değil. Avrupa ülkelerine yabancı mültüeci geldiği sürece ırkçılık durumu gündemde kalacaktır. Bazı ülkelerdeki aşırı sağcı partiler oldukça başarılı olmuşlardır. Örneğin Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Fransa Ulusal Cephe (FN), Hollanda Özgürlük Partisi (PVV) adından sıkça söz ettirmiştir. Yine Almanya için Alternatif  Partisi (AfD), Danimarka Halk Partisi ve Norveç İlerleme Partisi de bu bağlamda adını duyuran aşırı partilerdir. Ama Avrupa Hitler ve Mussolini ırkçılığından çok çektiğinden şimdi bir kez daha aşırı partilere sonsuz fırsatlar vereceklerini sanmıyorum. Hatırlayın, Avusturya’da Jörg Haider diye birisi devlet başkanı olacaktı, Avrupa elbirliği ile bu sıkıntıyı defetti. Bu aşırı sağcı durumu tolere edemezlerse kaybeden Avrupa olacaktır.
Türkiye’nin yapması gerekeler neler olmalıdır? Hani kızdığımız zaman “o zaman biz de “Maastricht Kriterleri”ni değitirip, “Ankara Kriterleri” yapar yolumuza devam ederiz” sözü çok güzel oluşturulmuş bir tez. Bunu hem dillendirmek hem de gereğini uygulamamız gerekiyor. Dünya üzerinde güçlü bir Türkiye ile ittifak yapmak isteyen çok sayıda devlet ya da birlik olur. Avrupa’ya girmek için ölçütlerin hepsini kendi çabamızla düzeltmemiz gerekiyor. Özellikle eğitimi önemsemek gerekiyor. PİSA testlerinde öne çıkmış bir Türkiye her alanda başarılı olur. Bu da “birbuçuk milyon imam hatipli öğrenci” ile olacak bir şey değil. Hükümet siyasidir ama devletin kendi dinamikleri bu konuda insiyatif almalıdır. Gerektiğinde Milli Eğitim Bakanı da bakanlıkta her dediğini yaptıramamamlıdır. Çünkü AKP’nin hedeflerinden daha büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin hedefleri vardır. İste bu bağlamda TREXIT sözünü kullanabiliriz.
(Yayınlanma tarihi: 05 Temmuz 2016)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜZÜNDE GÖZ İZİ VAR, SANA KİM BAKTI YARİM?

TÜRKÇE BİR DÜNYA DİLİ OLABİLİR Mİ?

"KOR" FİLMİ ÜZERİNDE BİR DEĞERLENDİRME/ÇÖZÜMLEME