TÜRKÇE BİR DÜNYA DİLİ OLUR MU?
TÜRKÇE BİR
DÜNYA DİLİ OLABİLİR Mİ?
İlgili çalışmayı bir
kongre öncesi katılımcılara sunulacak dergi için hazırlamamı istemişlerdi:
GÜNAY, V. Doğan (2011) “Türkçe Bir Dünya Dili Olabilir
mi?” İzmir’de Eğitim
içinde, İzmir: İl Milli Eğitim Müdürlüğü 2010-2011 Eğitim Öğretim Bülteni
[18-20]
Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY
DEU-BEF
http://kisi.deu.edu.tr/dogan.gunay/
Başlığı okuyan her Türk
“elbette olur” ya da “olmalıdır” türü dilek ve beklentisini belirten yanıt
vereceği açıktır. Öyle ya bu bizim dilimiz ve konuştuğumuz dilin dünyanın her
yerinde bir konuşanı, öğreteni ve alıcısı var anlamına gelecektir ve her Türkün
ruhunu okşayacak ve kulağa hoş gelecek bir yanının olacağı açıktır.
Diğer yandan şunları da
biliyoruz. Biz istedik diye Türkçe bir dünya dili olmayacak. Şu anda dünya dili
olarak görülen İngilizce, İngilizlerin çok istemesine bağlı bir sonuç değildir.
O zaman ne yapmak gerekiyor? Sözü uzatmaya gerek yok. Önümüzde yaşanmış
örnekler varsa, onlardan yararlanmak en iyi yoldur. Onların yaşadıkları
olumsuzlukları da yaşamadan bu durumu, görece onlara göre daha kısa sürede
gerçekleştirmek olasıdır. Yazıyla açıklamak bu kadar kısa olabilir ama uygulama
bu denli kısa ve zahmetsiz olmayacağı açıktır.
Önümüzde örnek olarak
bulunan dört-beş dil var. İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, bir dönem
için Rusça bu durumları yaşayan diller. Yani baştaki soruya yanıt aramak için
bu dillerin yaşadıkları serüvenleri, dünya dili olmasındaki aşamaları izlemek
doğru bir yaklaşım olabilir. Bu serüvene katılmak isteyen diller ve uluslara
baktığımızda sayının çok kabarık olacağını göreceğiz. Aslında her ulus kendi
dilinin bir dünya dili olmasını, en azından başka uluslar tarafından da
konuşulan bir dil olmasını ister. Örneğin Çincenin yaygınlaştırılması için
Konfüçyus Enstitüsü, Arap Kültür Merkezleri, İspanyolca için çaba harcayan
Cervantes Enstitüsü, Fransız Kültür Merkezleri, British Council, Goethe
Enstitüsü ulusların ya da ülkelerin kendi dillerini yaygınlaştırmak için
kurdukları merkezlerin adlarından bir kaçıdır. Bunlara başkaları da
eklenebilir. En son ülkemizde de bu konuda bir adım atıldı ve yurt dışında
Yunus Emre Enstitüleri kuruluyor.
Bu kurumların bazılarının
kuruluş tarihleri çok eskilere dayanıyor. Bunun sonucu olarak dünyanın birçok
yerinde bu diller öğretilmektedir. Dünya dili sınıfına katılan dillerin
nerdeyse tamamı (İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, Almanca, Rusça
vb) Avrupa kaynaklı dillerdir. Artık bu diller Avrupa kıtasının sınırlarını aşıp
çok farklı uzamlarda bazen resmi dil, bazen anadil bazen de yabancı dil olarak
konuşulmakta ya da öğretilmektedir.
Bu dillerin Avrupa
Birliği içindeki ulusal dil olma konumlarına baktığımızda şöyle bir tablo ile
karşılaşırız
İngilizce: 58 milyon
Fransızca: 60 milyon
İspanyolca: 38 milyon
Portekizce: 10 milyon
Almanca: 92 milyon
Avrupada çok az bir kesim
tarafından konuşulan bir dilin dünyadaki konuşucuları çok farklı
olabilmektedir. Avrupa Birliği’nin dillerinden bazıları dünyada en fazla
konuşulan diller arasında yer almaktadır[1].
Üstteki Avrupa kökenli dillerin dünya üzerindeki konuşucuları çok daha fazla
durumdadır.
İngilizce: 570 milyon (Avrupa/Dünya: 58-570),
İspanyolca: 350 milyon (Avrupa/Dünya: 38-350),
Portekizce: 185 milyon (Avrupa/Dünya: 10-185),
Fransızca: 130 milyon (Avrupa/Dünya: 60-130)
Almanca: 110 milyon (Avrupa/Dünya:92-110)
Fransızca
ile Almanca dışındaki dillerde on kat fazla dünya çapında konuşucusunun
olduğunu görebiliyoruz.
Bir
başka tabloya daha bakalım. Bu sefer de dünyada anadil olarak konuşulan dillere
bir baklalım[2].
Dil |
Konuşulduğu ülkeler |
Dünyadaki konuşan sayısı |
İnternetteki kullanılma oranı |
Çince (Mandarin) |
3 ülkede konuşuluyor. Çin |
1 milyar 570 milyon |
%14.1 |
İngilizce |
45 ülkede konuşuluyor: Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere,
Kanada, Avusturalya |
508 milyon |
%35.8 |
Hintçe |
Hindistan, Pakistan |
497 milyon |
Bilgi yok |
İspanyolca |
20 ülkede konuşuluyor: İspanya ve Latin Amerika ülkeleri |
392 milyon |
%9.0 |
Rusça |
Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu |
277 milyon |
%2.5 |
Arapça |
21 Ülkede konuşuluyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri |
246 milyon |
%1.4 |
Portekizce |
7 ülkede konuşuluyor. Portekiz ve Brezilya |
191 milyon |
%3.5 |
Fransızca |
33 ülkede konuşuluyor. (Fransa, kanada, Belçika, İsviçre, Afrika,
Güney Doğu Asya, Antiler, Okyanusya |
129 milyon |
%13.8 |
Almanca |
5 ülkede konuşuluyor. Almanya, Avusturya, İsviçre |
128 milyon |
%7.3 |
Bu
bilgilerden sonra şu soruya yanıt arayabiliriz: “Türkçe bir dünya dili olabilir
mi?”. Çok gerilerden başlıyor olsak da şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Evet,
Türkçe bir dünya dili olabilir. Ancak koşulumuz var. Bunlardan bazılarını alt
alta sıralayalım.
1.
İnternet ortamındaki yazılı belgelerin %5’i Türkçe olursa Türkçe bir dünya dili
olabilir. Ülkemizdeki her türlü kurum, kuruluş, ticari ya da kamu şirketi
internet sayfasını hazırlarken, önceliği Türkçe sayfasına verirse ve “.tr”
uzantılı adresler alırsa Türkçe dünya dili olur ya da olma yoluna girer. Yine
çok iyi bir Türkçe arama motorunu da bu bağlamda düşünmek gerekiyor.
2.
Türkçenin yurt dışındaki kurumlarda öğretimi için öğretim elemanı
görevlendirirken “adama göre iş değil de işe göre adam” arandığı gün Türkçe bir
dünya dili olma yoluna girer. Yani eski edebiyatçı biri, bakanlıktaki bir üst
düzey yöneticiyi tanıdığı için en iyi bir üniversiteye gidip bir yıl sonra da o
üniversiteden “bu adam işe yaramıyor, bunu geri alın” türü durumlar olmadığı
gün Türkçe dünya dili olma yoluna girer.
3.
Yeni çıkan bir roman binlerle değil de, on binler ya da yüz binlerle basımı
yapıldığı gün ve bu baskıların tükendiği gün Türkçe bir dünya dili olur.
4.
Türkçenin yabancı dil olarak öğretildiği lisans programları birden çok
üniversitede açıldığı zaman, Türkçenin farklı yaş gruplarına, meslek
gruplarına, ilgi gruplarına yönelik yabancı dil öğretim kitapları çok olduğu
zaman dünya dili olacaktır. Şimdi birisi yabancı dil olarak Türkçeyi öğrenecek
olsa kaç tane metot kitabı bulabilecek? Merak eden bir araştırsın.
5.
Ülkemizdeki üniversite kontenjanlarının %5’i yabancı öğrencilere ayrıldığı
zaman ve gelen bu öğrenciler mutlaka eğitim dili Türkçe olan üniversitelerden
mezun olduğu zaman Türkçe bir dünya dili olacaktır. Ama yurt dışından gelen
öğrenciler İngilizce eğitim yapan bölümlerde okuduğu zaman ve bu sürekli olduğu
zaman “Türkçe hızla yeryüzünden kaybolmaya doğru gider”.
6.
Bilim adamları sadece yaptığı işe yoğunlaşarak önemli ayrımların farkına
vardığı gün ve Türkçe düşünerek bazı kuramları geliştirdiği gün, Türkçenin
dünya dili olması için ilk adımları atılmış olacaktır. Bunun için devletin her
köye bir üniversite açmak yerine, her üniversiteye daha nitelikli akademik
kadro oluşması için kaynak ayırması daha doğru bir yaklaşım olacağı açıktır.
7.
Türkçenin farklı ülkelerin kültürel ortamlarında daha fazla yer alması için de
bazı projeler geliştirilebilir. Örneğin okunurluğu yüksek olan roman ya da öykü
yazarlarını, gazete köşe yazarlarını kısa ya da uzun dönemliğine ülkemizde
ağırlamak iyi bir tercih olur. Yine bir ülkedeki televizyon dizilerinde
Türkçenin senaryoda geçmesi için değişik yaklaşımlar geliştirilebilir. Kendi kültürünüze ait önemli izlekleri farklı
dillere çevirip roman başka ülkelerde dağıtmak da düşünülebilir.
8.
Ülkemizde gösterime giren yabancı filmi izleyen her seyirciden çok düşük bir
para alıp bu paraları Türk sinemasının gelişmesi için kullanmak da
düşünülebilir. Böylece Türk sinemasına önemli bir kaynak yaratılabilir ve bu
paralarla dünya çapında önemli filmler yapılabilir.
9.
Yurt dışında Türkçe öğrenen öğrencilere yönelik yarışmalar düzenleyip başarılı
olanlara değişik biçimlerde ödüllendirmek olasıdır. Örneğin her elli kişiden
birisi belirli burslarla ülkemize gelmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Değişik yarışmaları kazananlar arasında yeni yarışmalar yaparak başarılı
olanlara eğitimini Türkiye’de yapma bursları verilmelidir.
Bunlara
daha birçok neden de eklenebilir. Şimdi okuyucu karar versin. Türkçenin bir
dünya dili olması için hepimiz üzerimize düşen görevi yapmaya hazır mıyız? Bu
sorunun yanıtını bir öğretmen verdiği gibi, bir bakan, Milli Eğitim Müdürü,
TÜBİTAK Başkanı, bu alanda uğraşan bir profesör ya da başbakan da vermelidir.
Bir İngiliz zamanında gittiği yerlere kendi dilini de götürmüş. Artık
kolonileşecek toprak kalmadığına göre ve zamanında Osmanlı İmparatorluğu bu
düşünceye önem vermediğine göre geçmişle üzülmenin anlamı yok. O zaman günümüz
dünyasında Türkçeyi daha geniş kesimlere tanıtmak bizim elimizde. Bu da uzun
soluklu bir çabanın sonucudur.
Yorumlar
Yorum Gönder