SARI YELEKLİLERİN ÖFKESİNDEN YENİ BİR FRANSIZ DEVRİMİ DOĞAR MI?
SARI
YELEKLİLERİN ÖFKESİNDEN YENİ BİR FRANSIZ DEVRİMİ DOĞAR MI?
V. Doğan Günay
Yaklaşık 15 gün önce Fransa’da bir eylem
duyduk. Bugün 10 Aralık 2018. Yanılmıyorsam Fransa’daki Sarı Yeleklilerin (Gilets
jaunes) eylemleri 15
Kasım 2018 civarında başladı. Önceleri kırsal kesimde başladı. İlk eylemi 17
Kasım 2018’de yaptılar. Ardından 24 Kasım, 1 Aralık ve son olarak da 8 Aralık
2018 tarihlerinde eylem yaptılar. Alt kesim Fransızlar (göçmenler değil, gerçek
anlamda skalanın en alt basamağında yer alan Fransızlar) ekonomik nedenlerle
kendi çaplarında bir eylem başlattılar. Bu önceden önemsenmedi. Hele Cumhurbaşkanı
Emmanuel Macron’un “tembeller”, "değişime direnen Galyalı köylüler", “bunlar köylüdür”, “bu Galyalılar böyledir” gibi
küçük düşürücü sözleriyle tepki çeken Macron’a halkın tepkisi iyice arttı. Macron’un
bu grubu küçümseyici ve zorba tavırları eylemi daha da keskinleştirdi.
Eylemlerin çıkış nedeni tümüyle ekonomik. Hükümet akaryakıta iyi bir zama yaptı ve bu zam halkın belini büktü. Diğer yandan yeni konulan ek vergiler de toplumun neredeyse her kesiminin tepkisini çekti. Bardağı taşıran son damla olarak akaryakıta yapılan zamlar oldu. Aslında öfke gerilerden geliyordu ama bu zam sabır taşını çatlattı.
Eylemlerin çıkış nedeni tümüyle ekonomik. Hükümet akaryakıta iyi bir zama yaptı ve bu zam halkın belini büktü. Diğer yandan yeni konulan ek vergiler de toplumun neredeyse her kesiminin tepkisini çekti. Bardağı taşıran son damla olarak akaryakıta yapılan zamlar oldu. Aslında öfke gerilerden geliyordu ama bu zam sabır taşını çatlattı.
EYLEMCİLERİN
ÖZELLİĞİ
Önce eylemcilerin ilginç adından
söz edelim. Fransa’da çıkarılan bir yasa ile her arabada bulundurulması gereken
bir Sarı Yelek (Gilet jaune) vardır. Bunlar gece kaza yapılırsa, araba bozulup
yolun kenarında kalınırsa arkadan gelen araçların dikkatli olması için düşünülmüş
bir önlem. Bu yelekler fosforlu ve uzaktan kolayca görülebilen bir
özelliktedir. İşte eyleme başlayanlar bu yelekleri giyerek yola çıktılar. Çok
da planlı bir şey değildi. Ama bugüne geldiğimizde “Sarı Yelek”, 2018 yılının
son iki ayında sürmekte olan ve ne zaman da sonlanacağı belli olmayan Fransa’daki
eylemin en temel simgesi durumuna gelmiştir.
Peki bu eylemi yapanların belli bir siyasal yapısı var mı? Öyle ya, 1789 Fransız Devrimi’ni yapan Bastille hapishanesini basıp, soylular ve din sınıfından oluşan yönetimi alaşağı eden Fransızların eylemlerinin arkasında bir düşünbilimsel (idéologique) destek aranıyor. Yine 1968 eylemlerinin “gerçekçi ol, olanaksızı iste” diyen Kızıl Piyer (Pierre le Roux) bu topraklarda eylemler yapmış ve dünyaya öncülük etmiştir. Tarihin birçok döneminde Fransa batı dünyasında düşünsel gelişim alanında hep öncülük etmiş bir toplumdur. Günümüzde de kapitalizm evrilecekse ilk aydınlanmı fişeğinin Fransa’dan atılacağını söylemekte bir sakınca yok.
Peki bu eylemi yapanların belli bir siyasal yapısı var mı? Öyle ya, 1789 Fransız Devrimi’ni yapan Bastille hapishanesini basıp, soylular ve din sınıfından oluşan yönetimi alaşağı eden Fransızların eylemlerinin arkasında bir düşünbilimsel (idéologique) destek aranıyor. Yine 1968 eylemlerinin “gerçekçi ol, olanaksızı iste” diyen Kızıl Piyer (Pierre le Roux) bu topraklarda eylemler yapmış ve dünyaya öncülük etmiştir. Tarihin birçok döneminde Fransa batı dünyasında düşünsel gelişim alanında hep öncülük etmiş bir toplumdur. Günümüzde de kapitalizm evrilecekse ilk aydınlanmı fişeğinin Fransa’dan atılacağını söylemekte bir sakınca yok.
Peki bu sarı yeleklilerin destek
buldukları düşünbilim neydi?
İşte burada tüm dünyayı şaşırtan
bir durum söz konusu. 10 Aralık 2018 gününe baktığımızda eylemi aşırı sağ (Marine
le Pen ve ekibinin) ve aşırı sol (Jean Luc
Melanchon) desteklediği söyleniyor. Emekliler çoğunlukta. Çünkü az bir
maaşla geçinen kesim bu son zamlardan en çok etkilenenler. Ama her kesimden
insanı görmek olasıdır. Bu eylem, haklı ekonomik
ve siyasal talepleriyle işçiler, emekliler, çiftçiler, esnaf ve zanaatkârlar ve
işsizler gibi geniş bir halk kesimini birleştirmiştir. Son
dönemde 18 yaş altı liseli öğrencilerin de sokaklarda olduğunu öğreniyoruz. Özellikle
eylemlerin kırsal kesimlerden Paris’e taşındıktan sonra, eylemin biçimi ve
eylemci özellikleri de değişmeye başlıyor. Sarı Yeleklilerin içinde sağ
eğilimli, sol eğilimli, hatta hiçbir parti taraftarı olmayan kişiler var. Ama
ilgili yaklaşım özellikle siyasal partilerden uzak durmaya özen gösteriyorlar.
Partilerin artık çözüm olmadığını görüyorlar. Bu nedenle kesinlikle bir
partinin eylemi, yandaşı gibi görülmek istemiyorlar (Bazıları bu eylemin belli
bir düşünbilime dayanmamasını ve bir partiyi destek alarak yola çıkmamasını
eksiklik olarak görüyor). Katılımcılar, özellikle başlarda Fransız siyasal ve
ekonomik sistemin en alt basamağını oluşturan, çoğunlukla asgari ücretle
çalışan bir kesimden oluşuyordu. Bunlar Fransız toplumun temel öğeleridir. Daha
önce göçmenlerin yaptığı banliyö eylemlerindekilerden ayrışan bir kesim.
Banliyö eylemlerini yapanlar genelde yabancı göçmenlerdi. Fransız devletinin
gördüğü ama var saymadığı bir toplumdu. Gelecekle ilgili hiçbir umudunun
olmadığı bu göçmen toplumu, eylemlerle kendilerinin var olduğunu göstermeye
çalıştılar. Bu başkaldırı ile Fransa’da yaşamak istediklerini belirttiler. Ama
Sarı Yelekliler her bakımdan Fransızların yaptığı bir eylem.
https://odatv.com/vid_video.php?id=8FFE2
https://odatv.com/vid_video.php?id=8FFE2
EYLEMİN
FELSEFİ TEMELLERİ
Burada hemen birazcık siyasal
yaşam konusunu sorgulamak gerekiyor. Sarı Yelekliler tüm partilerden umudunu
kesmiş görünen önemli bir toplum kesiminin temsilcileri gibi görünüyor. Biraz
da haklılar. Çünkü siyasal partiler yıllar içinde üzerine kuram geliştirile
geliştirile, artık her partinin eylem alanı sınırlanmış görünüyor. Her parti
gelecek seçimi düşünüyor bu nedenle kimse halkı gerçek anlamda düşünmüyor.
Herkes gelecek seçimde bu yığınları kendilerine nasıl oya dönüştürebilecekleri
hesabını yapıyorlar. Yani bir sosyalist partinin, sağ eğilimli bir partinin
eylem alanları neredeyse belirlenmiştir. Böyle olunca partiler ortalama bir
vatandaşın beklentisini karşılamaktan uzaklaşıyor. Kendi düşünbilimlerinin
peşinde koşar duruma geliyor. Bu konuda gözü en kara olanlar, topluma umut
olanlar, ikibinli yıllarından sonra siyasal yaşamda güçlü bir biçimde görünmeye
başlayan aşırı sağ partiler görünüyor. Temel yaklaşımları “ulusalcılık” olduğu
için daha henüz eylem alanları çok belirlenmemiş. Bu nedenle istediklerini söyleyebiliyorlar
ve istedikleri gibi eylemler yapabiliyorlar. Örneğin Marine Le Pen’in partisi
ilk günden itibaren Sarı Yeleklilerin yanında yer aldı. Macron’un da bu partiye
karşı olanların desteği ile iktidara geldiğini düşündüğümüzde, ultra-sağ
partinin buradan iyi bir destek bulduğunu söyleyebiliriz. En sonunda geçen
hafta sol lider Jean Luc Melanchon da
“biz halkımızın yanındayız” gibi beylik sözlerle sarı yeleklilerin yanında
olmaya başladılar. Sarı Yelekliler bir sınıf hareketi değil de bir halk
hareketi olarak ortaya çıktığı görülüyor.
Sarı Yeleklilerin kim olduklarından öteye kim olmadıkları üzerinden bir tanım yapmak daha kolay olabilir. Bugün eylemlere katılanlar daha önce hiçbir eylemle tanışık olmayan bir kitle. Bu nedenle eylemin belli bir düşünbilimsel yanı yok görünüyor. Biz şu anki durumu yorumluyoruz. Belki yarından itibaren belki de belli düşünbilimlerin savunduğu yeni boyutlar kazanabilir. Ama bugün için Fransa’da çok güçlü olan sendikalar bu gruplara yaklaşamıyor. Nedeni Sarı Yeleklilerin sendikalara olan yaklaşımları. Onlara göre politikacılar gibi sendikacılar da kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Kimse gerçek anlamda en alt kesimin sorunlarını görmek istememiş. Sendikalar da eskisi kadar toplumda güçlü olamıyor. Her geçen gün sendikalar üye kaybediyor ve toplum nezdinde güç kaybediyor (Burada Karl Marks’ı da anmak gerekiyor. Marks’ın çok güçlü görünen sendikaların ezilen halkın sorunlarına çözüm olamadığını görseydi herhalde kahrından ölürdü). Bu da kapitalist sistemin, onun geliştirdiği sendika hareketlerinin, parlamenter sistemin sorgulanmasını getiriyor. Belki de dünya halklarının yeni bir evreye doğru evrildiğinin başlangıcına şahit oluyoruz. Belki de Sarı Yeleklilerin hareketleri kapitalizmin yaşadığı çürümeyi, sorunlar karşısındaki çaresizlikleri, sol hareketlerin günceli okumadaki sıkıntılarını ortaya koyan bir eylemler sürecinin başlangıcı olacaktır. Ama belki de gelecek haftadan itibaren kaybolup gidecek. Belki de Fransız halkı küreselleşmenin neoliberal politikalarının yıkıntıları altından çıkmak için bir başlangıç olacaktır. Belkileri arttırmak olası. Yaşayarak göreceğiz. Ama her durumda var olan toplumsal örgütlerin ve örgütlenmelerin sıkıntı çeken halkların sorunlarına çözüm üretemediklerini görüyoruz. Özellikle sol düşüncenin yeni durumları okumada, yeni sorunlar karşısında çözüm üretmede yetersiz kaldığı görülüyor.
Sarı Yeleklilerin kim olduklarından öteye kim olmadıkları üzerinden bir tanım yapmak daha kolay olabilir. Bugün eylemlere katılanlar daha önce hiçbir eylemle tanışık olmayan bir kitle. Bu nedenle eylemin belli bir düşünbilimsel yanı yok görünüyor. Biz şu anki durumu yorumluyoruz. Belki yarından itibaren belki de belli düşünbilimlerin savunduğu yeni boyutlar kazanabilir. Ama bugün için Fransa’da çok güçlü olan sendikalar bu gruplara yaklaşamıyor. Nedeni Sarı Yeleklilerin sendikalara olan yaklaşımları. Onlara göre politikacılar gibi sendikacılar da kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Kimse gerçek anlamda en alt kesimin sorunlarını görmek istememiş. Sendikalar da eskisi kadar toplumda güçlü olamıyor. Her geçen gün sendikalar üye kaybediyor ve toplum nezdinde güç kaybediyor (Burada Karl Marks’ı da anmak gerekiyor. Marks’ın çok güçlü görünen sendikaların ezilen halkın sorunlarına çözüm olamadığını görseydi herhalde kahrından ölürdü). Bu da kapitalist sistemin, onun geliştirdiği sendika hareketlerinin, parlamenter sistemin sorgulanmasını getiriyor. Belki de dünya halklarının yeni bir evreye doğru evrildiğinin başlangıcına şahit oluyoruz. Belki de Sarı Yeleklilerin hareketleri kapitalizmin yaşadığı çürümeyi, sorunlar karşısındaki çaresizlikleri, sol hareketlerin günceli okumadaki sıkıntılarını ortaya koyan bir eylemler sürecinin başlangıcı olacaktır. Ama belki de gelecek haftadan itibaren kaybolup gidecek. Belki de Fransız halkı küreselleşmenin neoliberal politikalarının yıkıntıları altından çıkmak için bir başlangıç olacaktır. Belkileri arttırmak olası. Yaşayarak göreceğiz. Ama her durumda var olan toplumsal örgütlerin ve örgütlenmelerin sıkıntı çeken halkların sorunlarına çözüm üretemediklerini görüyoruz. Özellikle sol düşüncenin yeni durumları okumada, yeni sorunlar karşısında çözüm üretmede yetersiz kaldığı görülüyor.
EMMANUEL
MACRON’UN POLİTİKALARI
Fransız Cumhurbaşkanı genç bir
lider. İyi eğitim almış birisi. Seçildiği dönemde halkın siyasal partilere
güvenmediği için bu kişi tek başına çıktı “Yürüyelim!” (Marchons) adını verdiği
bir eylemle seçimi kazandı, Cumhurbaşkanı oldu, mecliste çoğunluğu elde etti.
Anlaşılan son dönemde Fransız halkı siyasal partilere olan güvenini yitirmiş
durumda (Bir de bazı kesimlerin aşırı sağın yükselişinden duyduğu kaygıyı da bu
sürece katmak gerekir). Bir zamanlar sayın Bülent Ecevit’in Demokratik Sol
Partisi’nin %12’den %40’lara çıkararak iktidara geldiği durumun bir benzerini Fransa’da Macron hareketi ile gördük. Belki de bundan sonraki seçimlerde dünyanın değişik yerlerinde bu
türden “ayrıksı” durumları göreceğiz. Seçime ilk kez giren bir parti bir de bakmışız tek başına iktidar olmuş. Macron bir anlamda ırkçı Marine Le Pen’den
kurtulmak için Fransızların yaptığı bir seçimdir. Kötünün iyisini seçtiklerini
o dönemlerde de okumuştuk.
Macron iktidara geldiğinde herkesin umudu oldu. Ama gelir gelmez yaptığı bazı eylemler halkın tepkisi çekti. İktidara geldiği bir buçuk yıl içinde yaptığı reformlar zenginlere yarayan şeyler oldu. Geldiğinden bu yana temsil ettiği sermaye sınıfının çıkarlarını çok keskin çizgilerle korudu. İşcileri savunmak yerine zenginleri savunmak daha kolaydır. Macron da bunu yaptı. Bu durum sağından soluna tüm Fransızların tepkisini çekti. En zenginlerle en yoksullar arasındaki uçurumun kabul edilemez durumda olduğunu düşünen çok sayıda Fransız oluştu.
Macron iktidara geldiğinde herkesin umudu oldu. Ama gelir gelmez yaptığı bazı eylemler halkın tepkisi çekti. İktidara geldiği bir buçuk yıl içinde yaptığı reformlar zenginlere yarayan şeyler oldu. Geldiğinden bu yana temsil ettiği sermaye sınıfının çıkarlarını çok keskin çizgilerle korudu. İşcileri savunmak yerine zenginleri savunmak daha kolaydır. Macron da bunu yaptı. Bu durum sağından soluna tüm Fransızların tepkisini çekti. En zenginlerle en yoksullar arasındaki uçurumun kabul edilemez durumda olduğunu düşünen çok sayıda Fransız oluştu.
DÜNYADAN
TEPKİLER
Siz içinizdeki sorunları
çözemezseniz başkaları da size akıl vermeye kalkar. Sarı Yeleklilerin çok safça
başlattıkları eylemleri üzerine komplo teorileri kuranlar geç kalmadı. Birden
çok komplo teorileri kurdular. Örneğin “Avrupa ordusu kuralım” diyen
Macron, Trump’un ayağına bastı. Trump, Sarı Yelekliler yoluyla Macro'u cezalandırıyor. Bu "Avrupa Ordusu" düşüncesine ABD kızdı ve bu eylemin arkasında Amerika
Birleşik Devletleri var diyenler oldu. Düşündüğünüz zaman akla uygun geliyor mu, evet
geliyor. Hele ABD’nin başındaki Donald Trump her şeyi yapabilir bir adamcağızı görünce ona bağlı her türlü komplo teorisine inanmakta sakınca yok. Hatta komplo teorileri, Trump'un yaptıkları yanında masum kalır. Geçen gün “NATO
Avrupa’yı koruyor ama Avrupalı ortaklarımız üzerine düşen parayı ödemiyor” gibi
bir şey söylüyordu. Bir tüccar olan Trump her şeyi para ile ölçtüğü için
söyledikleri de doğru. NATO Avrupa’yı koruyor ama parayı ABD ödüyor. O zaman
NATO’nun günümüzdeki işlevi sorgulanabilir. Örneğin Rusya bir tehdit mi yoksa
NATO dünyaya bir tehdit mi, bu sorulabilir. Artık NATO dünyanın her tarafına
kafasına göre gidip savaşan bir örgüt durumuna geldi. Rusya ile ABD arasında
bir rekabet var. İyi de şu anda Çin ile ABD arasındaki rekabet daha keskin görünüyor.
O zaman ABD niye o bölgede yeni bir örgüt oluşturmuyor. Sorular çok, konuyu
dağıtmamak için o konulara girmeyelim.
Amerikalıların zayıflamış bir Fransa’dan yanan olacağını düşünmek zor. Trup türü “beyni farklı çalışanlara” bir diyeceğimiz yok ama Amerikan derin devleti Fransa’yı yok edecek bir eylemin içinde olacağını düşünmek biraz anlamsız geliyor. İnandırıcı bir durum gibi görünmüyor.
Amerikalıların zayıflamış bir Fransa’dan yanan olacağını düşünmek zor. Trup türü “beyni farklı çalışanlara” bir diyeceğimiz yok ama Amerikan derin devleti Fransa’yı yok edecek bir eylemin içinde olacağını düşünmek biraz anlamsız geliyor. İnandırıcı bir durum gibi görünmüyor.
Bir başka komplo teorisi de
Macron tarafından dillendirilen, “bunlar Marine Le Pen’in politikalarına yağ
sürüyorlar. Aşırı sağı iktidara getirecekler” türü söylemlerin de kısa sürede
boş sözler olduğu görüldü. Eylemlerin sorumlusunun
Marine Le Pen olduğunu ve ultra-sağcı grupların polise saldırdığını söylediler.
Bir bakıma halkı “aşırı sağcılarla” korkutmaya çalıştılar. Üstte yazdık, diğer partiler halka çözüm olmazsa dünyanın her yanında "halkın ruhunu okşayıcı söylemlerde bulunan" aşaırı sağ partiler birden umut oluverirler.
Komplo teorilerinin birisi de darbe yapacaklar teziydi. Georges Soros’un adını da geçirerek darbe söylemine kadar götürenler oluyor. Bu tür komplolar bizlere yabancı değil. Hergün duyageldiğimiz şeyler. Ama Fransa ile darbeyi bir arada anmak bir zorlamacı bir yorum görünüyor. Yakında "bu işin arkasında Rusya istihbaratı var" derlerse şaşırmayalım. Batıda son zamanda en moda komplo teorisinden birisi budur.
Komplo teorilerinin birisi de darbe yapacaklar teziydi. Georges Soros’un adını da geçirerek darbe söylemine kadar götürenler oluyor. Bu tür komplolar bizlere yabancı değil. Hergün duyageldiğimiz şeyler. Ama Fransa ile darbeyi bir arada anmak bir zorlamacı bir yorum görünüyor. Yakında "bu işin arkasında Rusya istihbaratı var" derlerse şaşırmayalım. Batıda son zamanda en moda komplo teorisinden birisi budur.
Ama Afrika’daki eski Fransız
sömürgelerinin Fransızlara duydukları öfkeler da unutulmuş değil. Bir Afrikalı
düşünürün söylediği sözlerin arkasında tüm Afrika’nın bilinç altını okumak
olasıdır: “Beyaz adam buraya geldiğinde onun elinde İncil, bizim de
topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatmamızı söylediler. Gözlerimizi
açtığımızda bizim elimizde İncil, onlar da bizim topraklarıma sahip olmuşlardı”
diyor. Fransa’daki her eylem Afrika’daki birçok ülke tarafından nasıl
izlendiğini okumak da dünya açısından iyi bir deneyim olacaktır.
İSTEKLER
VE BEKLENTİLER
Eylemcilerin Paris’e gelmesiyle
hem Fransız hükümetinin hem de dünyanın dikkatini fazlasıyla çekmeyi
başardılar. Eylemcilerin Paris’te toplandıkları yerler de simgesel değeri olan
yerler. Örneğin Champs-Élysées bulvarında toplanıyorlar. Fransa Cumhurbaşkanının oturduğu Élysée Sarayı buraya
çok yakın. Yine Zafer takı (Arc de Triomphe) Champs-Élysées’nin başlangıç
yerindedir. Paris’in simgesel yerlerinin biridir. Paris'in önemli meydanları (Cumhuriyet Meydanı, Concorde Meydanı, Bastille Meydanı vb.) da toplantı yerlerinden bazılarıdır. Macron ve hükümeti, Sarı Yeleklilerin
eylemlerini hor görerek, aşağılayarak, polisi ve askeri karşısına dikerek
çözeceğini sandı. Ama yanıldılar. Sarı Yelekliler içişleri bakanı Christophe Castaner’in
tehditlerini önemsemediler.
Buralarda atılan sloganlar da değişmeye başladı. “Macron istifa”, “hükümet istifa” sloganları atılmaya başladı. Yine vergiler ve zamlar halkın gündemindeydi. Her yerde olduğu gibi hükümeti hırsızlık ve yolsuzlukla suçladılar. Zenginleri korumakla suçladılar. “Fakirlerden çalıp bir avuç soyguncuya veriyorsunuz”, “vergilerden, zamlardan bıktık” türü sloganlar başından beri söylenmektedir.
Buralarda atılan sloganlar da değişmeye başladı. “Macron istifa”, “hükümet istifa” sloganları atılmaya başladı. Yine vergiler ve zamlar halkın gündemindeydi. Her yerde olduğu gibi hükümeti hırsızlık ve yolsuzlukla suçladılar. Zenginleri korumakla suçladılar. “Fakirlerden çalıp bir avuç soyguncuya veriyorsunuz”, “vergilerden, zamlardan bıktık” türü sloganlar başından beri söylenmektedir.
Sarı Yelekliler hareketinin bir
lideri yok. Her parti bu kadar harekete geçmiş toplumdan kendine pay çıkarmak
istiyor. Ama onlar asla politikacılarla birlikte görünmek istemiyor. Ama orada
burada bazı lider gibi kişilerin sözleri duyumaya başladı. Böyle olunca eylemin
bir liderin de olacaktır. Çok yakında bunu göreceğiz. Pazar günü sonrasında
Sarı Yeleklilerin 42 maddelik bir istek listesi ortaya çıktı. Bu liste, sosyal
medya üzerinde demokratik olarak oylanarak oluşturuldu. Bu 42 maddelik liste
gazetelere ve milletvekillerine de gönderildi. Listedeki isteklerin çoğu birçok
Fransız’ı ilgilendiren şeyler. Bu nedenle Fransız gazetelerine göre Fransız
halkının %72’si Sarı Yeleklilerin eylemlerini desteklediklerini ortaya koyuyor.
İstekler ortaya kondu. Hükümet benzin zammını ve diğer vergileri geri çektiğini söyledi. Macron geri adım atmış görünüyor. Eylemler de başlangıçtaki gibi değil, belki katılımcıların sayısı ilk zamanlara göre daha azaldı ama eylemlerin şiddeti o oranda arttı.
Somuç olarak, Sarı Yelekliler bazı başarılar kazandılar ama henüz kesin zafer değil. Bu nedenle eylemler tüm Fransa'da biraz da evrilerek, sertleşerek süreceğe benziyor.
İstekler ortaya kondu. Hükümet benzin zammını ve diğer vergileri geri çektiğini söyledi. Macron geri adım atmış görünüyor. Eylemler de başlangıçtaki gibi değil, belki katılımcıların sayısı ilk zamanlara göre daha azaldı ama eylemlerin şiddeti o oranda arttı.
Somuç olarak, Sarı Yelekliler bazı başarılar kazandılar ama henüz kesin zafer değil. Bu nedenle eylemler tüm Fransa'da biraz da evrilerek, sertleşerek süreceğe benziyor.
İnsanlar isteklerini belirtirler, alamazlarsa mücadele sürer. Bu tarihin her döneminde böyle olmuştur.
Yazının başındaki soruya gelince, zaman en iyi belirleyici diyelim.
Yazının başındaki soruya gelince, zaman en iyi belirleyici diyelim.
Kalemine sağlık Doğancım.
YanıtlaSilMehmetciğim, çok teşekkürler. Sabah haber dinlerken birden coştum ve bunları yazdım.
YanıtlaSil