SARI YELEKLİLERİN ÖFKESİNDEN YENİ BİR FRANSIZ DEVRİMİ DOĞAR MI?

SARI YELEKLİLERİN ÖFKESİNDEN YENİ BİR FRANSIZ DEVRİMİ DOĞAR MI?

V. Doğan Günay

Yaklaşık 15 gün önce Fransa’da bir eylem duyduk. Bugün 10 Aralık 2018. Yanılmıyorsam Fransa’daki Sarı Yeleklilerin (Gilets jaunes) eylemleri 15 Kasım 2018 civarında başladı. Önceleri kırsal kesimde başladı. İlk eylemi 17 Kasım 2018’de yaptılar. Ardından 24 Kasım, 1 Aralık ve son olarak da 8 Aralık 2018 tarihlerinde eylem yaptılar. Alt kesim Fransızlar (göçmenler değil, gerçek anlamda skalanın en alt basamağında yer alan Fransızlar) ekonomik nedenlerle kendi çaplarında bir eylem başlattılar. Bu önceden önemsenmedi. Hele Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “tembeller”, "değişime direnen Galyalı köylüler", “bunlar köylüdür”, “bu Galyalılar böyledir” gibi küçük düşürücü sözleriyle tepki çeken Macron’a halkın tepkisi iyice arttı. Macron’un bu grubu küçümseyici ve zorba tavırları eylemi daha da keskinleştirdi.
Eylemlerin çıkış nedeni tümüyle ekonomik. Hükümet akaryakıta iyi bir zama yaptı ve bu zam halkın belini büktü. Diğer yandan yeni konulan ek vergiler de toplumun neredeyse her kesiminin tepkisini çekti. Bardağı taşıran son damla olarak akaryakıta yapılan zamlar oldu. Aslında öfke gerilerden geliyordu ama bu zam sabır taşını çatlattı.

EYLEMCİLERİN ÖZELLİĞİ
Önce eylemcilerin ilginç adından söz edelim. Fransa’da çıkarılan bir yasa ile her arabada bulundurulması gereken bir Sarı Yelek (Gilet jaune) vardır. Bunlar gece kaza yapılırsa, araba bozulup yolun kenarında kalınırsa arkadan gelen araçların dikkatli olması için düşünülmüş bir önlem. Bu yelekler fosforlu ve uzaktan kolayca görülebilen bir özelliktedir. İşte eyleme başlayanlar bu yelekleri giyerek yola çıktılar. Çok da planlı bir şey değildi. Ama bugüne geldiğimizde “Sarı Yelek”, 2018 yılının son iki ayında sürmekte olan ve ne zaman da sonlanacağı belli olmayan Fransa’daki eylemin en temel simgesi durumuna gelmiştir.
Peki bu eylemi yapanların belli bir siyasal yapısı var mı? Öyle ya, 1789 Fransız Devrimi’ni yapan Bastille hapishanesini basıp, soylular ve din sınıfından oluşan yönetimi alaşağı eden Fransızların eylemlerinin arkasında bir düşünbilimsel (idéologique) destek aranıyor. Yine 1968 eylemlerinin “gerçekçi ol, olanaksızı iste” diyen Kızıl Piyer (Pierre le Roux) bu topraklarda eylemler yapmış ve dünyaya öncülük etmiştir. Tarihin birçok döneminde Fransa batı dünyasında düşünsel gelişim alanında hep öncülük etmiş bir toplumdur. Günümüzde de kapitalizm evrilecekse ilk aydınlanmı fişeğinin Fransa’dan atılacağını söylemekte bir sakınca yok.
Peki bu sarı yeleklilerin destek buldukları düşünbilim neydi?
İşte burada tüm dünyayı şaşırtan bir durum söz konusu. 10 Aralık 2018 gününe baktığımızda eylemi aşırı sağ (Marine le Pen ve ekibinin) ve aşırı sol (Jean Luc Melanchon) desteklediği söyleniyor. Emekliler çoğunlukta. Çünkü az bir maaşla geçinen kesim bu son zamlardan en çok etkilenenler. Ama her kesimden insanı görmek olasıdır. Bu eylem, haklı ekonomik ve siyasal talepleriyle işçiler, emekliler, çiftçiler, esnaf ve zanaatkârlar ve işsizler gibi geniş bir halk kesimini birleştirmiştir. Son dönemde 18 yaş altı liseli öğrencilerin de sokaklarda olduğunu öğreniyoruz. Özellikle eylemlerin kırsal kesimlerden Paris’e taşındıktan sonra, eylemin biçimi ve eylemci özellikleri de değişmeye başlıyor. Sarı Yeleklilerin içinde sağ eğilimli, sol eğilimli, hatta hiçbir parti taraftarı olmayan kişiler var. Ama ilgili yaklaşım özellikle siyasal partilerden uzak durmaya özen gösteriyorlar. Partilerin artık çözüm olmadığını görüyorlar. Bu nedenle kesinlikle bir partinin eylemi, yandaşı gibi görülmek istemiyorlar (Bazıları bu eylemin belli bir düşünbilime dayanmamasını ve bir partiyi destek alarak yola çıkmamasını eksiklik olarak görüyor). Katılımcılar, özellikle başlarda Fransız siyasal ve ekonomik sistemin en alt basamağını oluşturan, çoğunlukla asgari ücretle çalışan bir kesimden oluşuyordu. Bunlar Fransız toplumun temel öğeleridir. Daha önce göçmenlerin yaptığı banliyö eylemlerindekilerden ayrışan bir kesim. Banliyö eylemlerini yapanlar genelde yabancı göçmenlerdi. Fransız devletinin gördüğü ama var saymadığı bir toplumdu. Gelecekle ilgili hiçbir umudunun olmadığı bu göçmen toplumu, eylemlerle kendilerinin var olduğunu göstermeye çalıştılar. Bu başkaldırı ile Fransa’da yaşamak istediklerini belirttiler. Ama Sarı Yelekliler her bakımdan Fransızların yaptığı bir eylem.
https://odatv.com/vid_video.php?id=8FFE2

EYLEMİN FELSEFİ TEMELLERİ
Burada hemen birazcık siyasal yaşam konusunu sorgulamak gerekiyor. Sarı Yelekliler tüm partilerden umudunu kesmiş görünen önemli bir toplum kesiminin temsilcileri gibi görünüyor. Biraz da haklılar. Çünkü siyasal partiler yıllar içinde üzerine kuram geliştirile geliştirile, artık her partinin eylem alanı sınırlanmış görünüyor. Her parti gelecek seçimi düşünüyor bu nedenle kimse halkı gerçek anlamda düşünmüyor. Herkes gelecek seçimde bu yığınları kendilerine nasıl oya dönüştürebilecekleri hesabını yapıyorlar. Yani bir sosyalist partinin, sağ eğilimli bir partinin eylem alanları neredeyse belirlenmiştir. Böyle olunca partiler ortalama bir vatandaşın beklentisini karşılamaktan uzaklaşıyor. Kendi düşünbilimlerinin peşinde koşar duruma geliyor. Bu konuda gözü en kara olanlar, topluma umut olanlar, ikibinli yıllarından sonra siyasal yaşamda güçlü bir biçimde görünmeye başlayan aşırı sağ partiler görünüyor. Temel yaklaşımları “ulusalcılık” olduğu için daha henüz eylem alanları çok belirlenmemiş. Bu nedenle istediklerini söyleyebiliyorlar ve istedikleri gibi eylemler yapabiliyorlar. Örneğin Marine Le Pen’in partisi ilk günden itibaren Sarı Yeleklilerin yanında yer aldı. Macron’un da bu partiye karşı olanların desteği ile iktidara geldiğini düşündüğümüzde, ultra-sağ partinin buradan iyi bir destek bulduğunu söyleyebiliriz. En sonunda geçen hafta sol lider Jean Luc Melanchon da “biz halkımızın yanındayız” gibi beylik sözlerle sarı yeleklilerin yanında olmaya başladılar. Sarı Yelekliler bir sınıf hareketi değil de bir halk hareketi olarak ortaya çıktığı görülüyor.
Sarı Yeleklilerin kim olduklarından öteye kim olmadıkları üzerinden bir tanım yapmak daha kolay olabilir. Bugün eylemlere katılanlar daha önce hiçbir eylemle tanışık olmayan bir kitle. Bu nedenle eylemin belli bir düşünbilimsel yanı yok görünüyor. Biz şu anki durumu yorumluyoruz. Belki yarından itibaren belki de belli düşünbilimlerin savunduğu yeni boyutlar kazanabilir. Ama bugün için Fransa’da çok güçlü olan sendikalar bu gruplara yaklaşamıyor. Nedeni Sarı Yeleklilerin sendikalara olan yaklaşımları. Onlara göre politikacılar gibi sendikacılar da kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Kimse gerçek anlamda en alt kesimin sorunlarını görmek istememiş. Sendikalar da eskisi kadar toplumda güçlü olamıyor. Her geçen gün sendikalar üye kaybediyor ve toplum nezdinde güç kaybediyor (Burada Karl Marks’ı da anmak gerekiyor. Marks’ın çok güçlü görünen sendikaların ezilen halkın sorunlarına çözüm olamadığını görseydi herhalde kahrından ölürdü). Bu da kapitalist sistemin, onun geliştirdiği sendika hareketlerinin, parlamenter sistemin sorgulanmasını getiriyor. Belki de dünya halklarının yeni bir evreye doğru evrildiğinin başlangıcına şahit oluyoruz. Belki de Sarı Yeleklilerin hareketleri kapitalizmin yaşadığı çürümeyi, sorunlar karşısındaki çaresizlikleri, sol hareketlerin günceli okumadaki sıkıntılarını ortaya koyan bir eylemler sürecinin başlangıcı olacaktır. Ama belki de gelecek haftadan itibaren kaybolup gidecek. Belki de Fransız halkı küreselleşmenin neoliberal politikalarının yıkıntıları altından çıkmak için bir başlangıç olacaktır. Belkileri arttırmak olası. Yaşayarak göreceğiz. Ama her durumda var olan toplumsal örgütlerin ve örgütlenmelerin sıkıntı çeken halkların sorunlarına çözüm üretemediklerini görüyoruz. Özellikle sol düşüncenin yeni durumları okumada, yeni sorunlar karşısında çözüm üretmede yetersiz kaldığı görülüyor.

EMMANUEL MACRON’UN POLİTİKALARI
Fransız Cumhurbaşkanı genç bir lider. İyi eğitim almış birisi. Seçildiği dönemde halkın siyasal partilere güvenmediği için bu kişi tek başına çıktı “Yürüyelim!” (Marchons) adını verdiği bir eylemle seçimi kazandı, Cumhurbaşkanı oldu, mecliste çoğunluğu elde etti. Anlaşılan son dönemde Fransız halkı siyasal partilere olan güvenini yitirmiş durumda (Bir de bazı kesimlerin aşırı sağın yükselişinden duyduğu kaygıyı da bu sürece katmak gerekir). Bir zamanlar sayın Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi’nin %12’den %40’lara çıkararak iktidara geldiği durumun bir benzerini Fransa’da Macron hareketi ile gördük. Belki de bundan sonraki seçimlerde dünyanın değişik yerlerinde bu türden “ayrıksı” durumları göreceğiz. Seçime ilk kez giren bir parti bir de bakmışız tek başına iktidar olmuş. Macron bir anlamda ırkçı Marine Le Pen’den kurtulmak için Fransızların yaptığı bir seçimdir. Kötünün iyisini seçtiklerini o dönemlerde de okumuştuk.
Macron iktidara geldiğinde herkesin umudu oldu. Ama gelir gelmez yaptığı bazı eylemler halkın tepkisi çekti. İktidara geldiği bir buçuk yıl içinde yaptığı reformlar zenginlere yarayan şeyler oldu. Geldiğinden bu yana temsil ettiği sermaye sınıfının çıkarlarını çok keskin çizgilerle korudu. İşcileri savunmak yerine zenginleri savunmak daha kolaydır. Macron da bunu yaptı. Bu durum sağından soluna tüm Fransızların tepkisini çekti. En zenginlerle en yoksullar arasındaki uçurumun kabul edilemez durumda olduğunu düşünen çok sayıda Fransız oluştu.

DÜNYADAN TEPKİLER
Siz içinizdeki sorunları çözemezseniz başkaları da size akıl vermeye kalkar. Sarı Yeleklilerin çok safça başlattıkları eylemleri üzerine komplo teorileri kuranlar geç kalmadı. Birden çok komplo teorileri kurdular. Örneğin “Avrupa ordusu kuralım” diyen Macron, Trump’un ayağına bastı. Trump, Sarı Yelekliler yoluyla Macro'u cezalandırıyor. Bu "Avrupa Ordusu" düşüncesine ABD kızdı ve bu eylemin arkasında Amerika Birleşik Devletleri var diyenler oldu. Düşündüğünüz zaman akla uygun geliyor mu, evet geliyor. Hele ABD’nin başındaki Donald Trump her şeyi yapabilir bir adamcağızı görünce ona bağlı her türlü komplo teorisine inanmakta sakınca yok. Hatta komplo teorileri, Trump'un yaptıkları yanında masum kalır. Geçen gün “NATO Avrupa’yı koruyor ama Avrupalı ortaklarımız üzerine düşen parayı ödemiyor” gibi bir şey söylüyordu. Bir tüccar olan Trump her şeyi para ile ölçtüğü için söyledikleri de doğru. NATO Avrupa’yı koruyor ama parayı ABD ödüyor. O zaman NATO’nun günümüzdeki işlevi sorgulanabilir. Örneğin Rusya bir tehdit mi yoksa NATO dünyaya bir tehdit mi, bu sorulabilir. Artık NATO dünyanın her tarafına kafasına göre gidip savaşan bir örgüt durumuna geldi. Rusya ile ABD arasında bir rekabet var. İyi de şu anda Çin ile ABD arasındaki rekabet daha keskin görünüyor. O zaman ABD niye o bölgede yeni bir örgüt oluşturmuyor. Sorular çok, konuyu dağıtmamak için o konulara girmeyelim.
Amerikalıların zayıflamış bir Fransa’dan yanan olacağını düşünmek zor. Trup türü “beyni farklı çalışanlara” bir diyeceğimiz yok ama Amerikan derin devleti Fransa’yı yok edecek bir eylemin içinde olacağını düşünmek biraz anlamsız geliyor. İnandırıcı bir durum gibi görünmüyor.
Bir başka komplo teorisi de Macron tarafından dillendirilen, “bunlar Marine Le Pen’in politikalarına yağ sürüyorlar. Aşırı sağı iktidara getirecekler” türü söylemlerin de kısa sürede boş sözler olduğu görüldü. Eylemlerin sorumlusunun Marine Le Pen olduğunu ve ultra-sağcı grupların polise saldırdığını söylediler. Bir bakıma halkı “aşırı sağcılarla” korkutmaya çalıştılar. Üstte yazdık, diğer partiler halka çözüm olmazsa dünyanın her yanında "halkın ruhunu okşayıcı söylemlerde bulunan" aşaırı sağ partiler birden umut oluverirler. 
Komplo teorilerinin birisi de darbe yapacaklar teziydi. Georges Soros’un adını da geçirerek darbe söylemine kadar götürenler oluyor. Bu tür komplolar bizlere yabancı değil. Hergün duyageldiğimiz şeyler. Ama Fransa ile darbeyi bir arada anmak bir zorlamacı bir yorum görünüyor. Yakında "bu işin arkasında Rusya istihbaratı var" derlerse şaşırmayalım. Batıda son zamanda en moda komplo teorisinden birisi budur.
Ama Afrika’daki eski Fransız sömürgelerinin Fransızlara duydukları öfkeler da unutulmuş değil. Bir Afrikalı düşünürün söylediği sözlerin arkasında tüm Afrika’nın bilinç altını okumak olasıdır: “Beyaz adam buraya geldiğinde onun elinde İncil, bizim de topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatmamızı söylediler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onlar da bizim topraklarıma sahip olmuşlardı” diyor. Fransa’daki her eylem Afrika’daki birçok ülke tarafından nasıl izlendiğini okumak da dünya açısından iyi bir deneyim olacaktır.

İSTEKLER VE BEKLENTİLER
Eylemcilerin Paris’e gelmesiyle hem Fransız hükümetinin hem de dünyanın dikkatini fazlasıyla çekmeyi başardılar. Eylemcilerin Paris’te toplandıkları yerler de simgesel değeri olan yerler. Örneğin Champs-Élysées bulvarında toplanıyorlar. Fransa Cumhurbaşkanının oturduğu Élysée Sarayı buraya çok yakın. Yine Zafer takı (Arc de Triomphe) Champs-Élysées’nin başlangıç yerindedir. Paris’in simgesel yerlerinin biridir. Paris'in önemli meydanları (Cumhuriyet Meydanı, Concorde Meydanı, Bastille Meydanı vb.) da toplantı yerlerinden bazılarıdır. Macron ve hükümeti, Sarı Yeleklilerin eylemlerini hor görerek, aşağılayarak, polisi ve askeri karşısına dikerek çözeceğini sandı. Ama yanıldılar. Sarı Yelekliler içişleri bakanı Christophe Castaner’in tehditlerini önemsemediler.
Buralarda atılan sloganlar da değişmeye başladı. “Macron istifa”, “hükümet istifa” sloganları atılmaya başladı. Yine vergiler ve zamlar halkın gündemindeydi.  Her yerde olduğu gibi hükümeti hırsızlık ve yolsuzlukla suçladılar. Zenginleri korumakla suçladılar. “Fakirlerden çalıp bir avuç soyguncuya veriyorsunuz”, “vergilerden, zamlardan bıktık” türü sloganlar başından beri söylenmektedir.
Sarı Yelekliler hareketinin bir lideri yok. Her parti bu kadar harekete geçmiş toplumdan kendine pay çıkarmak istiyor. Ama onlar asla politikacılarla birlikte görünmek istemiyor. Ama orada burada bazı lider gibi kişilerin sözleri duyumaya başladı. Böyle olunca eylemin bir liderin de olacaktır. Çok yakında bunu göreceğiz. Pazar günü sonrasında Sarı Yeleklilerin 42 maddelik bir istek listesi ortaya çıktı. Bu liste, sosyal medya üzerinde demokratik olarak oylanarak oluşturuldu. Bu 42 maddelik liste gazetelere ve milletvekillerine de gönderildi. Listedeki isteklerin çoğu birçok Fransız’ı ilgilendiren şeyler. Bu nedenle Fransız gazetelerine göre Fransız halkının %72’si Sarı Yeleklilerin eylemlerini desteklediklerini ortaya koyuyor.
İstekler ortaya kondu. Hükümet benzin zammını ve diğer vergileri geri çektiğini söyledi. Macron geri adım atmış görünüyor. Eylemler de başlangıçtaki gibi değil, belki katılımcıların sayısı ilk zamanlara göre daha azaldı ama eylemlerin şiddeti o oranda arttı.
Somuç olarak, Sarı Yelekliler bazı başarılar kazandılar ama henüz kesin zafer değil. Bu nedenle eylemler tüm Fransa'da biraz da evrilerek, sertleşerek süreceğe benziyor.
İnsanlar isteklerini belirtirler, alamazlarsa mücadele sürer. Bu tarihin her döneminde böyle olmuştur.
Yazının başındaki soruya gelince, zaman en iyi belirleyici diyelim.

Yorumlar

  1. Mehmetciğim, çok teşekkürler. Sabah haber dinlerken birden coştum ve bunları yazdım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÜZÜNDE GÖZ İZİ VAR, SANA KİM BAKTI YARİM?

TÜRKÇE BİR DÜNYA DİLİ OLABİLİR Mİ?

"KOR" FİLMİ ÜZERİNDE BİR DEĞERLENDİRME/ÇÖZÜMLEME